İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Persler’den Günümüze “Tarihi Kapadokya”

Kapadokya tarihi ile aslında tam bir medeniyetler geçididir…

Kapadokya; oldukça ilginç jeolojik yapısının yanı sıra peri bacaları, oyma restoranları, rehberlerin eşliğinde dinlenen tarihi hikayeleri, Avanos çömlekleri, kış ayında görülmesi gereken donan nehri, vadide bulunan mağaralara oyulmuş kiliseleri hatta bizlere yüzyıllar öncesinde “merhaba” diyen freskler ve çizimleri ile insanın içini adeta yaşama sevinciyle doldurur.

Yaygın inancın aksine, “Kapadokya” sözcüğü Yunanca olmayıp Kelime kökü Persler’in bölgeye verdiği ve güzel atlar ülkesi anlamındaki “Karpatuka” kelimesinden gelir. Yani bir diğer deyişle ’’kappa tuchia” dan gelir. Eski çağlarda bölgede “kalifiye güzel atların” yetiştirilmiş olması bölgeye bu isimin verilmesine neden olmuştur. Belki de genellikle insanoğlu, nice enteresan peri bacasına ev sahipliği yapan bu muhteşem yerde sürekli yaşamayı hayal ediyor olmasa bile yinede kısa süreli seyahat eşliğinde kafa dinleyip, eğlenebileceği bir yer olarak gidilecek yerler listesinde Kapadokya, hep ilk sıralarda yer almaktadır.

Kapadokya tarihi denince akıllara gelen şüphesiz bölgenin jeolojik yapısı nedeniyle eşi benzerine rastlanmayan “peri bacaları” ve hayret uyandıran mimari biçimidir. Bu taş yöre, volkanik yapısından dolayı oldukça sıcak olduğu halde sonrasında ise oldukça yumuşak olduğu için kolaylıkla işlenebilen,  sertleşerek çok dayanaklı malzeme halen yapısal olan malzeme ile bütünleşmiştir. Hasan Dağı’nın aktif olduğu dönemde püsküren lavlar Kapadokya’nın temelleri oluşturmuştur. Ancak yinede günümüz insanı için bambaşka bir dünya olan “Kapadokya”, tarihi dokusu ve doğal örgüsüyle sanki başka bir gezegende seyahat ediyor hissini yaşatmaktadır insanoğluna…

Bir zamanlar ticaret dünyasının buluşma noktası olan “Kapadokya”, geçmişten günümüze sürekli gelişerek farklı bir buluşma noktası haline gelmiştir. Öyle ki bir zamanlar seyyahları, kervanları, tüccarları ve yolcuları misafir ederken şimdi ise geçmişin izini süren günümüz insanını misafir ediyor topraklarında. Pers Dönemi”ndeki “Kral Yolu’’nun” ayrıca Selçuklu Dönemi’ndeki tarihi “İpek Yolunun” bu bölgeden geçmiş olması, bu tarihi alanın insanoğlu için ne denli önemli bir coğrafya olduğunun en  güzel örneğidir. Kapadokya Bölgesi’nin tarihi M.Ö. 3000’lerde yaşamış Asur ticaret kolonileri ve Hititlere kadar gitmektedir. Aslında Kapadokya Bölgesi’ni 3 dönemde incelemek mümkündür. Birinci dönem antik dönemlerdir. İkinci dönem Roma ve Bizans dönemleri ve son dönem Türk dönemidir.

Kapadokya’ da akıllardan çıkmayacak bir diğer olgu ise oldukça sofistike olan, yer altı şehir planlaması ve henüz turizme açılmamış ancak sadece yerlilerin bildiği geçitlerdir. Eski tarihi boyunca saldıralara maruz kalan “Kapadokya’ da” savunma amaçlı birçok yeraltı şehirleri kurulmuştur. 36 tanesi gün yüzüne çıkarılmış olsa da aslında yerin altında 120-150 yeraltı şehri olduğu, iddialar arasındadır. Toprak altında oluşturulan günümüzde hayli ilginç olan “yer altı şehirlerinde” yaşam alanları, mutfaklar, kilerler, ibadet yerleri, şıra haneler ve ahırlar mevcuttur.

Ayrıca su kuyuları ve havalandırma bacaları da, yeraltı şehirlerinin vazgeçilmezlerindendir. Seyahat ederken görebileceğiniz akıl hastanesi, havalandırma, sulama, ısınma, kanalizasyon sistemleri, hatta tarihi kiliseler dahi “Kapadokya yer altı şehirlerinde” mevcuttur. Bölge ayrıca el sanatları ile de adını duyurmayı başarmış tarihi yerler arasındadır. Hititler’den itibaren günümüze kadar devam eden çömlek yapımı bölgenin en önemli kültürel değerlerindendir. Avanos’un dağlarından ve Kızılırmak’ın eski yataklarından toplanan yumuşak ve yağlı kil topraklar elenip yoğrularak çamur haline getiriliyor. Çömlek, gereken malzemenin önce güneşte daha sonra da gölgede kurutularak, saman ve talaşla yakılan fırında 800-1200 derecede pişirilmesi ile elde ediliyor.

Yılın farklı zamanlarında birçok kültür ve sanat festivaline ev sahipliği yapan “Kapadokya’da” yoğun ilgi gören etkinlikleri desteklemeyi unutmayınız. Bu haftanın sanat özdeyişi ile sizleri selamlar yeni bir yazı da görüşmek dileğiyle, değerli öneri ve yorumlarınızı beklerim. Hoşçakalınız.

“Aslında sanat hayata değil, seyirciye ayna tutar” -Oscar Wilde

Bir yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir