İlknur Hanım merhaba. Bize kendinizden bahseder misiniz? Kimdir İlknur Tunalı?
Ankara’da büyüdüm. İzmir’de yaşadım. Son 16 yıldır da Antalya’da yaşıyorum. Çocukluk insanın en önemli dönemidir çünkü tüm hayatını etkiliyor. Şanslıyım ilk çocuk ve ilk torun olarak sevgiyle büyümüş bir çocuğum. Bir minnet borcu için bunu özellikle belirtmek istedim.
Meraklı, öğrenmeye açık, sorgulayan, araştıran bir insanım.
Kariyerime uzun bir yoldan geldim. Çünkü akademi eğitimim sağlık bilimlerinden sosyal bilimlere uzanıyor ve birden fazla üniversite mezunu olarak kendime geniş bir oyun alanı yarattım. Detaylandırmak istersem, Hacettepe Üniversitesi / Radyoloji bölümünden mezun olduktan sonra sağlık alanında çeşitli pozisyonlarda çalıştım.
Bu arada İstanbul Üniversitesi / Acil Yardım Afet Yönetimi, Anadolu Üniversitesi Kamu Yönetimi ve Anadolu Üniversitesi Felsefe bölümlerinden mezun oldum.
Birbirinden farklı görünse de okuduğum her okulun ve kendimi bildim bileli iyi bir kitap okuyucusu olmamın, hayatıma ve sanatıma çok şey kattığını, bir alanda profesyonelleşmenin diğer alanların yönetimini kolaylaştırdığını düşünüyorum.
Resim yapmaya ne zaman ve nasıl başladınız?
Resimle ilişkim çocukluk ve gençlik yıllarımda başladı. Çalışma hayatını sürdürürken resim yapmaya devam ettim.
Anatomi bilmek insan bedenini öğrenmeme; sanat felsefesi, estetik ve felsefe tarihi bilmek resmin düşünsel alt yapısını oluşturmama yardımcı oldu.
Ressam ve akademisyen Ali Rıza Kırkan atölyesinde çizim ve görsel ifade, desen ve renk çalıştım.
Çok severek takip ettiğim Psikeart dergisinde resimlerimi yayınlıyorum.
İlk uluslararası solo sergimi Almanya’nın Detmold şehrinde açtım.
Sanatınızdan bahseder misiniz?
Sanatımın düşünsel alt yapısını felsefe oluşturuyor. İnsana ait hiçbir şey bana yabancı değil. Bu benim kendimi gerçekleştirme yolculuğum. İnsanı anlama, geçmişi bilip geleceğe el verme yolculuğum.
Bilim ve felsefeden yola çıktım, şimdilerde bunların ışığı altında çeşitli formların varoluşsal dönüşümünü eserlerimde sorguluyorum.
Empresyonistlerden etkilenerek başladığım resim hayatım, şimdilerde soyut çalışmalar olarak devam etmekte. Nesneleri kendi algımla kurgulayarak soyutluyorum. Sezgisel olarak hep mavi turuncu renk çalışıyorum. Farklı çalışmalar da yapıyorum ama günün sonunda hep aynı renklere dönüyorum.
Duygularımı yansıtabilmek için geleneksel kuralların dışında hareket ediyorum. Özgür hareket etmek, malzemeyi kullanma şeklimden, kurguladığım kompozisyona kadar bana geniş bir oyun alanı sunuyor.
Öznellik, görünür olmayı da getiriyor. Yaptığım “Konuşan kafalar”da hep bir hüzün var.
Gelecekteki planlarınız nedir?
Yakın ve uzak gelecek için planlar yapıyorum.
Sergilerin insan etkileşimleri, tanışmalar, sohbetler için zemin olduğunu ve sonrasında da motive edici bir kaynak olduğunu düşünüyorum. Özellikle Prof. Dr. İlber Ortaylı ve Muratpaşa Belediye başkanı Ümit Uysal’ın Antalya Müzesi’nde “Algılar” ismi ile devam eden sergimi onurlandırmasından çok mutlu oldum. Bu arada sergim 31 Ocak tarihlerine kadar misafirlerini ağırlamaya devam edecek.
O yüzden şimdiden yeni sergimi hazırlamak için heyecanlıyım. Resimlerimi ulusal ve uluslararası alanlarda sergilemek üzere çalışmalarım sürüyor. Ekolojik sürdürebilirlik üzerine her daim çalışmalarım var. Ancak ekolojik sürdürülebilirlik üzerine daha çok gitmek istiyorum. Her zaman bir “konuşan kafa” mutlaka çıkıyor. Düşünmekten kendimi alıkoyamadığım bir konu var. Bu yüzyılda yaşıyorum ve çağın sunduklarıyla, resim yapabilir miyim? Çalışıyorum.
Sanatçılar ve edebiyatçılar hayal eder, bilim gerçekleştirir.
Sergisi çok anlamlı gerçekten, her tablo arkasında altyapısı var, ayrıca ressam iki renkle nasıl o kadar farklı esirleri yapmış ilgimi çekti