Erken Hıristiyan ilahiyatçısı Tertullian’ın anlatısına göre savaş sonrası zaferle dönen bir Roma generali büyük bir törenle karşılanır ve zafer alayı sırasında generalin arkasında duran bir köle onun kulağına şu sözleri fısıldar:
“Memento mori
Memento te hominem esse
Respice postte!
Hominem te esse memento.”
“Ölümlü olduğunu unutma
Sadece bir insan olduğunu hatırla
Arkana bak!
Sadece bir insansın, hatırla.”
Bu sözlerin taşıdığı gaye fazlaca gururlanmanın ve böbürlenmenin dolayısıyla da oluşabilecek hezeyanların önüne geçmek, kazanılan zaferin bir nefis taşması yaratmasını engellemek, elde edilen gücün sersemliğinden kişiyi korumak, ölümü ve ölümlü olmayı hatırlatmaktır. Bir rivayete göre bu köle aynı zamanda generalin kafasının üstünde bir defne çelengi tutmaktadır. Defne çelenginin ölümsüzlüğü, sonsuz yaşamı sembolize ettiği düşünüldüğünde, generalin kulağına sürekli olarak ölümün fısıldanışı içinde bir karşıtlam barındırmaktadır. Bu durum kişinin vicdanı ile sahip olduğu insani arzular arasındaki tezatı ortaya koyar niteliktedir.
Memento Mori kavramının sanat alanında kullanımı aslında Orta Çağ’a dayanmaktadır. Karşılığını bulduğu ögelerden biri her sınıftan insanı son bir dansa götüren iskelet figürleri içeren betimlemelerdir. Ölümün kaçınılmazlığını ve tarafsızlığını, fetheden ve eşitleyen gücünü temsil eden ve “Ölüm Dansı” anlamına gelen “Danse Macabre” kavramı şiir, müzik ve görsel sanatlarda sıkça dışa vurulmuştur. Danse Macabre’nin oluşumunda Black Death (Kara Ölüm) olarak adlandırılan veba salgınının ve o dönemde yaşanan savaşların etkisi büyüktür. Her sınıftan toplu ölümlerin yaşanması ve duyulan korku bu kavramın görsel dışavurumunda etkili olmuştur.
Danse Macabre’nin resimdeki ifadesi yaşayan figürlerin ‘ki bunlar bir çocuk, bir imparator, bir din adamı, bir köylü olabilmektedir’ iskelet, ceset gibi ölü figürlerle yuvarlak bir zincir halinde dans eder biçimde betimlenmeleri şeklindedir. Hayatın her kesiminden insan, ölümün kişileşmiş haliyle dans ederken betimlenir. Ani ve acı verici ölümlerin her yerde mevcut olması dini arzuyu artırmıştır fakat yine de o şartlar altında mümkün olamayacak olsa da eğlenceye karşı histerik bir arzu da vardır; son bir dans… Danse Macabre bu iki arzuyu birleştirir. En erken örnekleri Paris’in en eski ve en büyük toplu mezarlığı olan Cimetiere des Innocents (Kutsal Masum Mezarlığı)’de bulunmaktadır. Bu betimlemeler genellikle manastırların mezarlık bölümlerinde ve kiliselerdeki bazı frizlerde görülmektedir. Kompozisyon, yaşamın geçiciliğini ve boşluğunu, bunun yanında ölümün kesinliğini ve eşitleyiciliğini anlatan bir resimli vaaz niteliği taşır. Vurgulanmak istenen; kişilerin hayattaki rolleri ne olursa olsun ölüm dansının hepsini birleştireceği gerçeğidir.
Yine aynı dönemde ve aynı güdüleyici sebeplerle ortaya çıkmış bir diğer eser iyi ve Hıristiyanca ölmenin yollarını, ölüm anı yaklaştığında yapılması gerekenleri, kurtuluşu sağlayacak duaları ve eylemleri anlatan “Ölmenin Sanatı” anlamına gelen iki versiyonlu Ars Moriendi adındaki kitaptır. Yazarı bilinmeyen kitap, 1415 ve 1450’den kalma iki Latince metinden oluşmaktadır. Birinci kitap, ölüm anında kullanılacak ayinleri ve duaları reçete eden altı bölümden daha uzun bir incelemeyken, ikincisi ölmekte olan kişinin iyi bir ölüme ulaşmadan önce şeytanın ayartmasıyla mücadelesini betimleyen gravürlerden oluşan bir kitaptır.
Toplumun genel ahlakına atfedilen ve sonraki dönemlerde sanat başta olmak üzere pek çok alanda etki edecek olan “ölümlü olduğunu unutma” anlamına gelen Memento Mori, cennet cehennem ve ruhun kurtuluşu gibi konulara fazlasıyla vurgu yapan Hıristiyanlıkta sıklıkla kullanılmıştır. Sembolik bir hatırlatıcı halini almış olan kavram sayesinde Hıristiyanlık öğretileri vurgulanmaya çalışılarak ölüm bilinci ön plana çıkarılmıştır ve bu sebeple Hristiyanlıkta mezar mimarisi ve sanatında kendisine belirgin bir yer bulur. Bunlardan bazıları İngiliz Püritenlerine ait kanatlı kafa taslarının, iskeletlerin ve mum koklayan meleklerin betimlendiği mezar taşlarıdır. Bir diğer örnek olarak “Kemikler Şapeli” olarak bilinen Evora’da bulunan Capela dos Ossos ve Roma’da bulunan Capuchin Mahzeni içindeki küçük şapeller gösterilebilir. Bunlar, duvarlarının, sütunlarının ve tavanlarının bir kısmının veya tamamının insan kalıntılarıyla, kemiklerle, kafa taslarıyla kaplanarak dekore edildiği şapellerdir.
Rönesansta ise bu tür motifler dolaylı hale gelerek kendilerine natürmortlarda yer bulur. Bu dönemde başta portre arkalarına resmedilen basit kafatası ile diğer geçiciliği ve ölümü belirten sembollerin gelişmesiyle Vanitas resimleri oluşmuştur. 17. yüzyıl başlarında Hollanda’da ortaya çıkan bir natürmort resim türü ve gündelik yaşamın bir temsili olan Vanitas, “Memento Mori” kavramını popülerliğe kavuşturmuştur.
“Boş, beyhude, boşluk, değersizlik, hiçlik” gibi anlamlara gelen Vanitas, Latince ‘kibir’ anlamına gelen ‘vanity’ sözcüğünden türer.
Aynı zamanda Eski Ahit’te “Vanity of Vanities, sait the preacher vanity of vanities all is Vanity” şeklinde yer alan ve “boşun boşu, her şey boş” anlamına gelen bir öğretidir. Bu öğreti Tanrı haricinde her şeyin ve herkesin fani olduğunu anlatmaktadır. İnsanlığın dünyevi arzuları üzerinde bir yaptırım vasıtası olarak kullanılmış ve bu durum dolayısıyla sanat alanına da yansımıştır.
Vanitas, Protestanlık sonrası Kalvinizm ile temellendirilmiş bir resim türüdür. Protestanlıktaki zenginleri Tanrı’nın seçilmiş kişileri haline getirip, alt tabaka insanları Tanrı’nın lütuflarından yoksun, günahkâr olma eğiliminde bir kimliğe büründüren kaderci yaklaşım, zenginliğin yarattığı gururu ve dünyevi yaşama bağlılığı arttırmıştır. Pretestanlık’tan sonra yerleşen Kalvinizm’de ise zenginlik tembelliğe ve günahkâr yaşam zevk ve eğlencelerine karşı bir tahrik unsuru olarak görülmüştür. Kalvinizm; çalışkan, dürüst olan, dünya nimetlerinden uzak durarak ibadetlerini yerine getiren insanların seçilmiş kişiler olduklarını ve Tanrı’nın selametine hak kazandıklarını; tembelliğin, lüks yaşamın, süslü elbiseler ve mücevherler kullanmanın, dans etmenin, sarhoş olmanın günahkarlık olduğunu öne süren bir Hıristiyanlık mezhebidir. Vanitas resmi bunu kendine odak belirleyerek, resmi satın alan zenginlere bir hatırlatıcı ve uyarıcı görev üstlenmiştir. İnsanlığın toplu ahlaksızlığına vurgu yapmakta ve insanları ölümü dikkate almaya, tövbe etmeye teşvik amacı gütmektedir. Ölümün kaçınılmazlığını, dünyevi başarı ve zevklerin geçiciliğini ve kibrini sembolize eden nesne koleksiyonlarını içeren Vanitas resimleri, insanları lüksten ve tüketimden uzak durmaya, ölümü dikkate almaya, tövbe etmeye davet eder.
Vanitas resminde kitaplar, haritalar ve müzik aletleri sanat ve bilimi; cüzdanlar, mücevherler, altın nesneler servet ve gücü; kadehler ve oyun kartları dünyevi zevkleri; kafatasları, kum saatleri, yanan mumlar, sabun köpüğü ve çiçekler ölümü ve hayatın geçiciliğini; sarmaşık veya defne dalları ise diriliş ve sonsuz yaşamı sembolize etmektedir. “Vanitas Objeleri” adı verilen bu nesnelerin amacı, varoluşun geçiciliğini insanlara hatırlatmaktır.
“Sanatın, doğanın ve gündelik nesnelerin tüm güzelliğini tanımalı ve bunların zevkine varmalı, ancak bunlar asla fazla da abartılmamalıdır. Natürmortlar işte tam da bu bakış açısını örtülü bir biçimde yansıtmak için varlardır. Bu harikulade resim türünün cazibesi, soyulmuş bir limonu, parıldayan gümüş kaseyi veya ışıldayan bir cam bardağı tam da “gerçekmiş” gibi resmetmesinde yatar; insan nesnelerin hayata birer yansımasından ibaret olduğunu her zaman aklında tutacaktır.”
Bakıldığında zenginliği gösteren nesnelerin bir arada gösterimi, çiçeklerin, parlayan mücevherlerin göz alıcı ihtişamı ve hatta resmedilen kurukafaların dahi idealize edilerek verilmesi izleyicide hayranlık uyandıran unsurlardır. Fakat bu durum, verilmek istenen ahlaki uyarı ve mesajla bir çelişki içindedir. Çünkü bu resimler bir şekilde sipariş eden yahut satın alan kişinin servetinin, zenginliğinin bir kere daha altını çizmiş olur. Öyle ki resim bir zaman sonra kişilerin zenginliklerini birbirleriyle yarıştırmak için kullandıkları bir gösteriş aracı haline gelmiştir. Bunlar resmin amacına tam olarak ulaşmasını engellemiş hatta amacından saptırmış ve onu hem lüksü yaşamanın hem de dünya nimetlerinin geçiciliğini anlatmanın paradoksunu içinde barındıran bir çeşit günah çıkarma nesnesi olarak yalnızca seyredilebilir bir sanat haline getirmiştir.
Memento Mori, ölümle nihayet bulacak yaşamın ahlaki ve vicdani değerlerini barındıran, mütevazi yaşamı öğütleyen bir kavramdır. Dini değerlerle de örtüşerek sanat alanında da bir geleneğe dönüşmüştür. En başından beri sıklıkla kafatası imgesiyle dini resimler içine yerleştirilen, toplumun yaşam biçimlerine göre zamanla imgelerini çoğaltarak gelişen bu kavram tarih boyunca sanat, felsefe, edebiyat, mimarlık ve daha fazlasının merkezinde kendisine yer bulmuştur.
Yazan: Nagihan Yıldız
Referanslar: Krausse, Anna C., Rönesans'tan Günümüze Resim Sanatının Öyküsü, Literatür Yayınları, 2005, s.44 Özgenç Erdoğdu, Neslihan, "17. Yüzyıl Hollanda Sanatında Vanitas İmgeleri", ulakbilge, 6(21), s.143-159 http://www.deathreference.com/A-Bi/Ars-Moriendi.html https://www.britannica.com/art/dance-of-death-art-motif https://www.artofmanliness.com/articles/memento-mori-art/
Harika bir yazıydı teşekkürler…