Yazan: Furkan Tontu
Hadi gelin birlikte 15.yy kuzey avrupasına Jan van Eyck’in rehberliğinde ufak bir yolculuğa çıkıp, genç bir çiftin evine hatta belki de en mahrem yerleri olan yatak odalarına misafir olalım!
Mekanın yatak odası olması resmin bir yandan özel hayatı yansıtırken bir yandan içerisinde diğer insanlara dair mesajlar barındırması, hem dindar hem seküler olması, hem dünyevi zevkler peşinde iken hem de kutsalları vurguluyor olması açısından önemli. Bazılarına göre çiftin evlilik sonrası sıradan ev hallerine ama çoğunluk görüşe göre çift için çok önemli bir olaya yani onların evlilik anına tanıklık ediyoruz. Hatta resmin, bu çiftin evlilik sözleşmesi olduğunu iddia edenler bile var. Çiftin hemen arkasındaki duvarda yazan “Jan van Eyck buradaydı,1434” yazısından da anlaşıldığı gibi ressam da olaya şahitlik ediyor. Duvardaki aynadan gözüktüğü kadarıyla odada başka insanlar da var fakat onların yüzleri belli olmadığı için kim olduklarını bilmiyoruz. Yüzlerini görmediğimiz bu insanları şahit olarak kabul edemeyeceğimiz ve yapılış tarihini ay, gün, yıl olarak net bir şekilde bilmediğimiz bu resmi evlilik sözleşmesi olarak kabul etmemiz zor görünüyor.
Resmimizin ana karakteri, 1400’ler civarında doğup, 1421’den öldüğü sene 1472’ye kadar Brugge’de yaşayan ve şehrin en başarılı tüccarlarından birisi olan Giovanni di Arrigo Arnolfini. Kuzeyde yaşayan başka Arnolfini’ler olsa da hiçbiri onun kadar başarılı olamadığından resimdekinin o olduğundan eminiz. Yanındaki kadın ise onun eşi Giovanna Cenami, yine Brugge’de önemli tüccarlardan olan Guglielmo Cenami’nin kızı. Resimdeki duruşu birçok insanın aklına “acaba hamile mi ?” sorusunu getirse de aslında o dönemin modasına göre giyinerek elbisesinin etek kısmını karnında toplamış. Zaten kaynaklardan çiftin çocuk sahibi olmadığını da biliyoruz. Giovanna Cenami Paris’te doğmuş, kocasından 8 sene sonra 1480’de vefat etmiştir. Çiftin tam olarak ne zaman evlendiklerini bilmesek de doğum tarihleri ve tablo bize 1434 olduğu konusunda ipucu veriyor. Evlilik kuzey avrupada yaşayan güçlü iki İtalyan ailesinin birleşmesi açısından da politik öneme sahip. Zaten tabloda birçok sembolle evlilik, doğurganlık, fertilite ve soyun devamı vurgulanmış. Mekanın yatak odasında geçiyor olması bunun en önemli göstergelerinden. Çiftlerin terliklerinin çıkarılmış olması da yine doğurganlık ve fertiliteyi simgeliyor. Dönemin inanışına göre kadının fertil olabilmesi için çıplakla ayak yere basıyor yani dünyaya dokunuyor olması gerekiyordu. Pencereden görülen kiraz ağacı ve camın kenarındaki portakallar yine evlilik düğün ve üreme ritüellerini simgeliyor. O dönem yeni evlenen çiftlere, evlilik gecesi meyve ve tatlılar ikram edilmekteydi. Ayrıca o dönem krallar ve prensesler için kuzeyden ithal edilen portakal, ailenin ekonomik gücününün de bir temsili niteliğinde. Bazılarına göre ise, bu meyvelerle ‘yasak meyve’ ve bu çiftlede ilk insanlar ‘Hz.Adem ve Hz.Havva’ sembolize edilmiştir.
Yeni evli çiftin hemen üzerindeki avizede bir detay daha gözümüze çarpıyor. Zenginliği ile bilinen ailenin yatak odasındaki avizede sadece tek bir mum bulunmakta ve o da gündüz vakti olmasına rağmen yanmakta. Bu mum yeni evli çiftin tek bir beden halinde gece boyunca yanacak aşk ateşini simgelerken, aynı zamanda Tanrı’nın varlığını ve birliğini temsil ediyor.
Çiftin hemen arkasındaki aynanın çerçevesinde Hz.İsa’nın tasvirlerini görüyoruz. Bu tasvirlerde onun sevgi dolu oluşu, sadakati, azmi ve çektiği acılara rağmen yolundan dönmeyişi tasvir edilirken, burada da Hz.İsa üzerinden gerçek bir evlilikte bulunması gereken özellikler vurgulanmış. Aynanın yanındaki kehribar tespih bir yandan güneş ışığını göz kamaştırıcı bir şekilde yansıtırken, bir yandan da eşlerin dindarlığı ve onların tespih taneleri gibi birbirlerine bağlılığını gösteriyor. Aynanın diğer tarafında, yatak başında asılı olan süpürge ise temizliğin sembolü. Çiftlerin hem manevi dünyalarında temiz bir yaşantı sürerken hem de yaşadıkları ortamı temiz tutmaları gerektiği vurgulanmış. Çiftin hemen önündeki köpek ise refahın ve neşenin simgesi. Kısacası resimdeki nesneler öyle güzel yerleştirilmiş ki, nesnelerin hem varlığı hem de temsil ettikleri kavramlar iç içe geçiyor; yani realizm ve sembolizm bir yandan birbirlerini tanımlarken öte yandan da birbirlerini sınırlıyor diyebiliriz.
Resmin en ironik yanı ise gösterilen ve sembolize edilen bunca erdemli harekete rağmen; Arnolfini’nin ilerleyen yıllarda karısını başka bir kadınla aldatması, hatta aldattığı kadınla mahkemelik olması, Cenami’nin ise başka bir erkekten aşk mektupları almasıdır diyebiliriz. Aslında ressam çiftin birleşen ellerinin hemen üzerine çizdiği alaycı bakışlara sahip kukla ile bunu çok önceden tahmin ettiğini gösteriyor olabilir mi ?
Yazıma son noktayı bir tanı ile koymak istiyorum. Zannediyorum ki hepimiz Arnolfini’ye baktığımızda, onun yüz ifadesinde bir donukluk olduğunu farketmişizdir. Yakın zamanda bir tıp dergisinde* yayınlanan ilginç bir yazıda ise aslında bunun bir hastalık sebebiyle olabileceği vurgulanmış: Hipotiroidizm (Tiroid bezlerinin az çalışmasına bağlı hormon eksikliği)
Bu tanıya ise hastalığa ait şu tipik özelliklerle ulaşılmış :
-Kaşların dış ⅓ ‘ünün dökülmesi (Queen Anne bulgusu)
-Her iki göz kapağında düşme
-Alnındaki melazma denilen döküntüler
-Havanın güneşli olmasına, evin içinde olmasına rağmen çok kalın giyinmesi yani soğuğa toleransının az olması.
* https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC5754372/
Resimlerin tamamı vikipedia’dan alınmış,yazar tarafından düzenlenmiştir.
İlk yorum yapan siz olun