Savaş Özdural ve Pelin Turancı kendinizden bahseder misiniz biraz?
Pelin Turancı: 16 Kasım 1982 İstanbul doğumluyum,9 yaşında okulda başladığım tiyatro hayatıma öğretmenimin aileme sakın bu çocuğu tiyatrodan uzak tutmayın demesiyle hızlı bir giriş yaptım ve o zamandan beri tiyatro hayatımdan hiç çıkmadı. Çeşitli kurslarda tiyatro eğitimi aldıktan sonra Milli Eğitim Bakanlığı İstanbul Kadıköy Deneme Sahnesi Tiyatro Bölümünün 4 yıllık eğitim programına girdim. Üniversite yıllarımda aldığım bu eğitim, tiyatroyu hayatımın en önemli sebebi haline getirdi. Çocukken de söylediğim iki şey vardı, ya doktor olacaktım ya da tiyatrocu. Tiyatrocu olunca hepsi olmuş oldum, doğru karar vermişim… Çeşitli yerlerde oyunculuk, eğitmenlik ve farklı meslekler denerken yolum 11 yıl önce Ak’la Kara Prodüksiyon’la kesişti. Tesadüf eseri tanıştığım Ak’la Kara ailem oldu. Önce dublaj yaparak başladığım yolum dublaj yönetmenliğiyle devam etti. 2011 yılında Tiyatro Ak’la Kara’nın kurulmasıyla herşeyim orası oldu. Hem oyunculuk hemde Genel Koordinatörlüğünü yaptığım tiyatromuzla 9 yıldır büyük aşk yaşıyorum. Kurulduğumuzun ilk yılında en iyi Tiyatro yönetici ödülü ve 2017’de Audition oyunumla en iyi kadın oyuncu ödülünü aldım. Geçen yılda Radyatro Show oyunumuzla komedi dalında Yardımcı rolde en iyi kadın oyuncu adaylığım oldu. Elimden gelenden fazlasını yapmak tek ilkem oldu.
Savaş Özdural :1992 yılında MSÜ Devlet Konservatuarı Tiyatro Bölümünden mezun oldum. Okul yıllarından başlayarak bugüne kadar tüm özel kanallar ve TRT için seslendirme yaptım. Birkaç TV dizisi ve filminde oyuncu, yönetmen yardımcısı ve dublaj yönetmenliği yaptım. 2001 yılında ortağım Kerem Kobanbay’la beraber Ak’la Kara Seslendirme Stüdyolarını, 2011 yılında Tiyatro Ak’la Kara’yı kurduk. 2011 yılına kadar çeşitli amatör ve profesyonel tiyatrolarda yönetmenlik yaptım. Yayla Sanat Merkezinde Hayvan Çiftliği oyununu yönettim ve oynadım. 2010 yılında Bizim Tiyatro’nun Hamxlet adlı oyununda oyuncu olarak görev aldım. 2011’den beri de Tiyatro Ak’la Kara’nın oyunlarında oyuncu, çevirmen, yönetmen olarak sanat hayatımı devam ettiriyorum.
- Hem Radyatro hem de On Küçük Zenci tiyatro oyununda oynuyorsunuz sezonda iki oyun oynamanın zorlukları var mı?
P.T: Daha öncede oynadığım için zorlanmıyorum. Klişe olacak ama bazı insanlar için tiyatro besin kaynağıdır o yüzden bende bununla beslenip mutlu oluyorum. Keşke zamanlamalar tutsa da bir de komedi olsa, bunların yanında sezonda ne tür oynarsam diğer türü özlüyorum. Neyse ki Radyatro Show o kadar eğlenceli ki eksikliği kapatıyor.
S.Ö: Daha önce de aynı sezon aynı anda oynadığımız birden çok oyun olmuştu. Pek çok arkadaşımın da böyle bir tecrübesi vardır. Dans gibi düşünün bunu. Biliyorsanız vals de yaparsınız, 5 dakika sonra halay da çekersiniz. Önemli olan her oyunda çıkardığınız karaktere sadık kalmak ve tekrara düşmemek.
- Radyatro oyununda dünyada bir ilki gerçekleştiriyorsunuz fikir nasıl ortaya çıktı? Oyundan bahsedebilir misiniz biraz?
P.T: Aslında bu soruyu Savaş daha iyi cevaplar. 2018-2019 sezonu için Savaş’ın başının etini yiyordum birşey yapmayacak mıyız diye. Başka bir proje düşünüyordu. O olmayınca durmadım, birşey yapalım birşey yapalım diye ama o zaten çok araştıran bir beyindir ve fazlaca zekidir (eşim diye söylemiyorum) :))) O dönemde gel bakalım bi proje buldum dedi, bayıldım ağzım açık kaldı ve yola çıktık. Ekibi topladık aldık elimize tekstleri, koyduk önümüze efektleri, başladık provaya. Dünya’da bir ilk yapacaktık, hem korkuyorduk hem heyecanlıydık ama sonuç muhteşem oldu, dediğim gibi tamamen fikir babamız Savaş.
S.Ö: Geçen sezon başında farklı oyunlar üzerine çalışırken çeşitli sebeplerle o oyunlar iptal oldu. Özdemir Çiftçioğlu, Fatih Gülnar, Pelin ve ben zaten kadro olarak hazırdık. Bu kadro ne oynayabilir, dünyada neler oluyor farklı ne gibi işler var diye bir araştırma içindeyken radyo tiyatrosunun tiyatro sahnesi üzerinde yorumlandığı örnekler gördüm. Ama onlarda oyuncular mikrofon başında teksti okuyor ve başka bir yerde bir efektör oyunun tüm efektlerini yapıyordu. Bunu nasıl geliştiririz diye düşündüm ve sonuçta ortaya 5 oyuncunun tüm rolleri değişik kostüm ve aksesuarlarla canlandırırken bir yandan da oyunun tüm efekt ve seslerini yaptığı bir format ortaya çıktı. İşin içine bir de canlı müzik girince Fatih Özacun da aramıza katıldı ve dünyada ilk defa yapılan bu formatla seyirciye geçen sene merhaba dedik. Oyunun ilk gösterimine kadar seyirciden nasıl bir reaksiyon alacağımızı bilmiyorduk. İlginç mi gelecekti, sıkılacaklar mıydı ? Ama olağanüstü bir geri dönüşle iki yıldır oynuyoruz. Demek ki doğru bir iş yapmışız.
- On küçük Zenci Türkiye’de ilk kez oynuyor. Tiyatro Ak’la Kara ilklerle dolu bir tiyatro gibi bir algı var. Özellikle yapılmayanı yapma gibi misyonunuz mu var ?
P.T: Savaş ve Kerem kurucu ortaklarımız ama ikisi de yeni şeyler deneyimlemeyi çok sever. Sanırım bu yüzden hoş şeyler çıkıyor ortaya. Savaş’ın özelinde söyleyeceğim kendisi iyi bir koleksiyonerdir bir sürü şeyin koleysiyonunu yapar. Mask, iskambil kağıdı vb yani tek ve özel olanı çok sever. Sanırım Tiyatro’da da ilk ve tek olan şeyler hoşuna gidiyor. E tabi bu da bizi daha çok başarıya taşıyor.
S.Ö: Evet daha önce Türkiye’de yapılmamış ya da çok uzun zaman önce yapılmış ve tekrarlanmamış işleri yapmaya çalışıyoruz. Açıkcası repertuarımızda o kadar çok ilk var ki… Tiyatronun ilk senesinde Tom, Dick ve Harry ilk defa bizim çevrildi ve Türkiyede oynandı. Aynı yıl Agatha Christie’nin Fare Kapanı 30 yıl önce Dormen Tiyatrosu tarafından oynanmıştı. Ondan sonraki senelerde Dracula, Ahmet Ümit’in Aşk Köpekliktir oyunu, Sherlock Holmes, Audition ve tabii On Küçük Zenci hep Türkiye’de ilk defa oynanan oyunlar. Tabii bir de bizim tiyatro için yazılan ve dünya prömiyeri yapan oyunlar var; Sihirbaz, Arsız Davet, 3 Nokta, Puslu Hayatlar, Ne Seninle Ne Sensiz, Kadın Aklı Erkek Aklı, 3 Dahi ve Radyatro Show.
- On küçük zenci oyununda da Yeşilçam’ın efsane ismi Ediz Hun ile birlikte oynuyorsunuz. Ediz Hun ile oynamak nasıl bir duygu?
P.T: Ediz abiyi herkes gibi televizyondan tanırdım. Savaş’ın aklına geldi, Yargıç Wargrave rolü için görüştüğümüzde çok tedirgindi. Hiç tiyatro yapmamış ama o kadar çalışkan ve azimli ki şahane bir iş çıkarttı ortaya. Tabi efsane bir isimle aynı sahneyi paylaşmak çok keyifli ama bizim için artık o Ediz abi. Mütevazılığıyla, öğrenme aşkı ve sakinliğiyle onu tanımak çok keyifli.
S.Ö: Sinema ile Tiyatro çok farklı iki disiplin. Evet ikisini de oyuncular yapıyor ama oynama tarzınız bile farklı. Ediz abi ilk defa tiyatro yapıyor ve başta çok çekinceleri vardı. Ama inanılmaz çalışkan bir adam ve sıfır ego. Bu ikisi birleşince başarı tabii ki arkasından geliyor. Bütün ekip de rollerine hakim olunca ortaya kapalı gişe giden ve ayakta alkışlanan bir oyun çıkıyor. Bütün bunların dışında Ediz Hun ismiyle sahnede beraber olmak müthiş bir keyif tabi.
- Oyunu kapalı gişe oynuyorsunuz, insanlar bilet bulmak için yarışıyor. Tiyatro için muhteşem bir duygu. Gelecek sezonda devam edecek mi oyun?
P.T: Salonun full olması muazzam bir duygu keşke tüm oyunlar böyle olsa. Gelecek sezon devam edecek mi sorusunun cevabı Savaş’da :))) tüm yollar Savaş’a çıkıyor gördüğünüz gibi.
S.Ö: Evet gerçekten 2-3 ay sonraya bilet satıyoruz ama bunun pek çok nedeni var. Doğru metni bulacaksınız, doğru oyuncularla çalışacaksınız. Işığıyla, kostümüyle, efektiyle ve rejisiyle doğru bir iş çıkaracaksınız. Bütün bunlar bir araya geldiğinde seyirci de oyuna geliyor. Ve tabi şu anda ki planımız gelecek sezon da devam etmek.
- Son zamanlarda sizce seyircilerin tiyatroya ilgilerinde gelişme oldu mu? Eğer olduğunu düşünüyorsanız sizce sebebi nedir?
P.T: Evet çok gelişme var. Sanırım seyirci de uyandı hep aynı dizilerden, aynı mekanlardan sıkıldılar. Tiyatronun büyüsüne yeniden kapıldılar. Geç kalınmış birşeydi bu ama olsun geç olsun güç olmasın. Hep söylüyorum, Tiyatro insanın kendine yaptığı bir yatırımdır. Atamızın dediği gibi “Sanatsız kalan bir toplumun hayat damarlarından biri kopmuş demektir.” Bende aynı şekilde düşünüyorum, eğer ilerlemek, uyanmak, yenilenmek istiyorsanız sanata ve sanatçıya kıymet vermek lazım. İşte o zaman toplumumuzun ne kadar ileri gittiğine şahit olabiliriz. Aksi takdirde yerimizde saymaya devam ederiz… Bizim çok sık kullandığımız bir laf vardır “Tiyatro iyidir, iyileştirir”, sanırım işin özü bu…
S.Ö: Tiyatro Ak’la Kara nın 9. Sezonundayız. 9 yıldır gördük ki iyi iş yaparsanız seyircinin ilgisi hep var. Evet belli zamanlarda biraz daha yoğunlaşıyor bu seyirci, belki TV den uzaklaşıyorlar ya da aynı dizileri seyretmekten sıkılıyorlardır ama güzel ve doğru iş her zaman seyirci bulur.
- Her sezon ilklerle dolu yenilikler yapıyorsunuz, gelecek sezon bizi neler bekliyor? Planlarınız?
P.T: Gelecek sezon sorularınızı Savaş bey’e alalım..
S.Ö: Yine ilkler ya da uzun zamandır oynanmamış unutulmuş oyunları hatırlatacağımız bir sezon olacak ama şimdilik proje ismi paylaşmayalım ☺
Röportaj: Selen Filiz
İlk yorum yapan siz olun