İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Sekizde Tiyatro’nun Kurucusu Özlem Erben ile Söyleşi

Merhaba Özlem Hanım.  Tiyatro kariyerinize başlama hikayenizi paylaşabilir misiniz? Tiyatro ile ilk tanışmanız ve bu alanda kendinizi geliştirmeye olan ilginiz nasıl başladı?

Tiyatro ile ilk tanışmam Ortaokul zamanlarımda oldu. Bizim zamanımızda okullarda meslek kolları olurdu. İtfaiye kolu, resim kolu, ilk yardım kolu, müzik kolu gibi. Edebiyat öğretmenim beni temsil koluna almıştı. Sonra bizimle farklı metinlerden kısa sahneler çalıştı. İlkokul öğretmenim sen yazar olacaksın demişti, ortaokul Türkçe öğretmenim de sahne sanatları okumamın benim için iyi olacağını söyleyerek bu konuda ailemle görüşmüştü. Ben hep DTCF istedim ama sınava girme ihtimalim dahi olamadı. DEÜ GSF Güzel Sanatlar Fakültesinin sınavına girdim. Dramatik Yazarlık ve Dramaturgi bölümünü kazandım. Sonrasında hiç ara vermeden Sahne Sanatları Yüksek Lisansıma başladım ve bitirdim. Lisans öncesinde özel tiyatrolarda başlayan serüvenim, lisans hayatım boyunca devam etti. Yüksek Lisansımı bitirince kendi tiyatromu Sekizde Tiyatro’yu kurdum. Bu yıl da eşimle birlikte Sekizde Sahne’yi açtık. Sahnemiz 120 kişilik seyirci kapasitesine sahip; sadece İtalyan değil meydan sahne gibi farklı sahneleme biçimlerine olanak veren, dönüşebilen bir sahne. Bunu bilinçli olarak tercih ettik. Sekizde Sahne aynı zamanda multidisipliner bir sanat alanı. Fuayemizde fotoğraf, resim, eskiz gibi sergiler düzenliyoruz. Sahneye oyun izlemeye gelen izleyici, aynı zamanda bir sergi ile karşılaşmış oluyor. Ayrıca kısa ve uzun metraj film gösterimlerine de ev sahipliği yapıyoruz.

Dokuz Eylül Üniversitesi’nde Dramatik Yazarlık ve Dramaturgi bölümünden birincilikle mezun oldunuz. Bu süreçte edindiğiniz deneyimler ve aldığınız eğitim, sizi bugünkü başarılarınıza nasıl hazırladı?

Alanında uzman ve durmadan kendini geliştiren hocalardan eğitim almanın ayrıcalığını yaşıyorum. Eğitimin içeriğinin yanında, %80 uygulamaya dayalı oluşu, okul içinde deneyimlediğimiz sahne uygulamalarının yanına bir de okul dışında yaptığımız stajlar eklenince verimli bir okul süreci yaşıyoruz. Akademide aldığımız klasik dramatik yazım temelli yazarlık pratiklerinin yanında alternatif alanda da çalışma şansı edinmem, yeni yazım biçimleriyle de tanışmamı sağladı. Bir taraftan da çok meraklı bir öğrenciydim. Öğretmenlerime yurt dışında nasıl oluyor bu yazarlık eğitimleri diye sorduğum, bu konuda onlarla konuştuğum da çok olurdu. Sadece memleketin değil, diğer ülkelerin yazarlarının da peşine düştüm. Farklı sanat dallarına olan ilgim de kalemimi ve estetik algımı geliştirdi. Yüksek Lisansımı Metinlerarasılık ve Kafka üzerine yaptım. Romanlardan, mektuplardan, öykülerden tiyatro sahnesine uzanan yenidenyazım estetiği hakkında epey mesai harcadım. Metinlerarasılık Postmodern dünyanın bize armağanı. Doğal olarak yazdığım metinlerde melezleşti. Yeni Modern Metin dediğim bir noktaya erişti. Daha gidecek çok yolum var.  Üretmeye, düşünmeye, yeni yazım ve sahneleme biçimleri denemeye devam.

2022 yılında Erhan Gökgücü Oyun Yazarlığı yarışmasında Özel Ödül’ün sahibi oldunuz. Yaratıcı sürecinizde sizi etkileyen unsurlar nelerdi ve bu ödül size nasıl bir motivasyon sağladı?

Adela, benim ilk göz ağrım. Oyunu linans üçüncü sınıfta Özlem Belkıs hocamın liderliğinde yazdım. Ben anlatı olarak çizgisel olanın dışına çıkmak istediğimi ve yeni anlatım biçimleri denemek istediğimi söyledim. Böyle bir şey yapabilmeniz için yani alışılagelmiş yapıyı bozabilmeniz için onu iyi anlamış olmanız gerekir. Hocam da bu konuda önümü açtı. Hocanızın size inanması, yanınızda olması…İşte bu tek başına çok değerli bir motivasyon. Bundan sonra hep yeni biçimler denedim. Dert edindiğim meseleleri hep daha başka nasıl anlatırım diye düşünürüm. Şimdi çok daha melez metinler yazıyorum. Yazdığım oyunlar daha çok yeni modern ve postmoderne yaslanan anlatım biçimlerine sahip.

Sekizde Tiyatro, bağımsız ve deneysel bir tiyatro olarak 2022’de kuruldu. Kuruluşunuzun arkasındaki ilham kaynakları ve bu tiyatro projesini hayata geçirme kararınız hakkında bize biraz detay verebilir misiniz?

Lisans hayatım boyunca hep hayalini kurduğum bir şeydi bu. İlham kaynağım bitmeyen merakım aslında. Okuduğum yeni metinler, farklı coğrafyaların yazarlarının yaklaşımları, disiplinlerarası çalışmalardan aldığım haz… Bir de okulum. Ben hep İzmir’de kalmak istedim. Yaşadığım şehre bir sahne kazandırmayı arzu ettim. Bu şehir donanımlı hocalara sahip, iyi yazarlar-oyuncular-tasarımcılar- film yönetmenleri ve senaristler yetiştiren bir güzel sanatlar fakültesine sahip. Ne yazık ki mezun olanların çoğu İstanbul’a gitmek zorunda kalıyor. Her şeyden önce sanatçı arkadaşlarım için alan açmak istedim. Sahneyi açar açmaz, İzmir’de yaşayan farklı ekollerden gelen profesyonel sanatçılar bir araya geldi. Sekizde Tiyatro’nun kadrosu, DTCF, DEÜ GSF Sahne Sanatları, Bilkent mezunu sanatçılardan oluştu. Bundan daha güzel ne olabilir? Elbette aramızda oyunculuk mesleğinin hakkını veren alanda yetişmiş değerli oyuncularda da var. Önceliğimiz şehrin güzel sanatlar fakültesinde yetişmiş / yetişen yazar-oyuncu ve tasarımcı arkadaşlarımızı seyirciyle buluşturmak. Zira Sekizde Sahne, tam olarak yeni yazarlara, oyunculara, tasarımcılara eserlerini kitlesiyle buluşturabileceği bir sahne olma misyonu ve motivasyonu ile açıldı. Şimdilerde DEÜ GSF Dramatik Yazarlık ve Dramaturgi öğrencilerinin yazdığı kısa oyunları çalışıyoruz. Sekizde Sahne’nin repertuarına aldık hemencecik. Yeni yazarların yolculuğunda onlar için bir eşik olmak, seslerine ses olmak istedik.

Bunun yanında merdiven altı verilen oyunculuk ve yazarlık eğitimlerinden oldum olası rahatsızım. Sekizde Sahne’de alanında uzman, akademi mezunu eğitmenlerle, oyuncu ve yazar adayları için eğitim atölyeleri açtık. Bir iletişim biçimi olarak tiyatronun pek çok kişi için sosyalleşme köprüsü olduğunun farkındayız. Buradan hareketle Sekizde Sahne AmatörTiyatro Topluluğunu kurduk. Rol dersleri ile oyun çıkarma sürecinin iç içe olduğu bir çalışma yöntemi geliştirdik. Sosyalleşirken öğrenmenin keyfine varıyoruz. Elbette tiyatro sanatı ve sahne etiğiyle beslenerek yapıyoruz bunu.

Tiyatro izleyicisini yeni modern metinler ve seyir deneyimleriyle buluşturan oyunlar sahnelemek sizin için neden önemli? Bu yönde nasıl bir sanatsal vizyon benimsiyorsunuz?

Doğrudan yaşadığımız çağ ve bu çağın insanı ile ilgili aslında. Her şeyin çok hızlı tüketildiği, uzun soluklanmalara izin vermeyen bir düzenin içinde var olmaya çalışıyoruz. Parçalanmış zihinlere ancak parçalanmış hikayeler sunabilirsiniz. Tiyatro işaret eder. Bakın burada ne var der. Dolayısıyla bizden olanı evrensel noktaya taşırken bunu “nasıl” yapacağınıza odaklanmak önemli. Duygular cinsiyetsiz ve özgürdür. Herhangi bir kültüre, herhangi bir dile sığmaz. Ama onları anlatış biçiminiz yaşamın dinamizmi ile örtüşmeli bana göre. Sadece yazar olarak değil, oyuncu, tasarımcı, yönetmen olarak da böyle bu. En nihayetinde insan yaşadığı çağın ruhuyla şekillendiği gibi onun ruhunu da şekillendirir.

Sekizde Sahne’de multidisipliner gösterimler üretmeye başladınız. Bu multidisipliner yaklaşım ile izleyicilere ve sanatçılara ne tür bir deneyim sunmayı amaçladığınızı açıklar mısınız?

Hem sahneye hazırladığımız metin düzeyinde hem de sahneleme biçiminde konvansiyonel olanın dışına çıkmayı arzuluyoruz.  Çünkü artık postmodern bir dünyada yaşıyoruz. Bu dünyanın alımlama ve yazım estetiği çizgisellikten çok uzak.  Nitekim modern yaşamın aksayan akışı, bireyin zihninde gedikler açtığı gibi, kurmacaları ve dramatik olanı da yapı bozuma uğrattı. Değişen ve dönüşen gerçeklik algısı, anlatıların yapısını ve yazım estetiğini etkiledi haliyle. Çağa egemen olan şizofrenik algı, teatral estetiğin içinde yeniden yorumlanarak güncellenmeli diye düşünüyorum. Artık neden sonuç ilişkisiyle ilerleyen, takibi kolay anlatımlar yerini postmodern zihnin yansıması olan kopuk, çok sesli, çok anlamlı anlatım ve sahneleme biçimlerine bırakıyor. Aslında bu durum anlamın ve alımlamanın çağlar boyunca kazandığı dönüşüm yolculuğuyla ilgili. Sanatçı gibi alımlayıcı da dış dünyanın ve yaşadığı çevrenin etkisi altındadır. Yeni dünya her şeyi içine çeken, sınırların belirsizleştiği, çoğul anlamların ürediği bir yaşam alanı sunuyor bize. Her şey her şeyle ilgili ama bir o kadar da kendinde bağımsız. Zihnin de bir palimpsesti vardır. Orada da her şey bir arada ama bir o kadar birbirinden kopuk yaşamaya devam eder. Bu yüzyılın bireyinin zihni böyle. Buradan hareketle, dsiplinlerarası karşılaşmayı mümkün kılan metinler üretmeyi, çoğul anlamlar üreten sahneleme biçimlerini tercih ediyoruz.  Dolayısıyla seçtiğimiz ve ürettiğimiz yapıtlar, seyirciden izleyici olmasını bekliyor; ona hikâyeyi bütünlemesi için yol açıyor, ödev yüklüyor. Sahneden üretilen anlamın bir başka üreticisi de izleyicinin zihni oluyor böylece. Hep söylenegelen sözdür “Bir oyun metni ancak sahnede tamamlanır” diye, aslında alımlayıcının zihninde tamamlanır. Tiyatronun güzelliği de bu zaten. Her oyunun aynı oyun olmamasını sebeplerinden biri de bu zenginlik işte.

Sekizde Tiyatro’nun yanı sıra “Sekizde Çocuk”un misyonu, amaçları ve çocuklara yönelik faaliyetleri hakkında da birkaç sorum olacak. “Sekizde Çocuk” olarak belirlediğiniz amacınızı, çocukların algı dünyalarını geliştirmek ve hayal kurma, cesaret, özgürlük, dostluk ve eşitlik gibi değerleri onlara göstermek şeklinde ifade ediyorsunuz. Bu değerleri vurgulamanızın arkasındaki motivasyon ve önemli gördüğünüz noktalar nelerdir?

Biz Sekizde Tiyatro olarak eski bir darülbedayi geleneğini hayata geçirmeye karar verdik. Çocuklarla birlikte tiyatro yapma geleneğinden bahsediyorum. Oyun kurma alışkanlığını ve hayal gücünü diri tutma adına önemli bir karardı bu. Bu amaçla Bir Dünya Çocuk Oyun Çıkarma Atölye Sınıfını kurduk. Yeni sezona 8-16 yaş çocuk ve gençlerden oluşan bir oyuncu kadrosu oluşturmak istiyoruz. Çocukları temel oyunculuk, dans-hareket, ses-şan, diksiyon gibi temel kazanımları edinmek üzere yetiştirmek istiyoruz. Onlarla birlikte ödüllü müzikalimiz Mevsimlerin Masalı’nı sahneye taşımak arzusu içindeyiz. “Her çocuk özeldir” ve “Bir çocuk tüm dünyayı değiştirebilir” inancına sımsıkı sarılıyoruz. Zira her şeyden önemlisi kendini özgürce ifade edebilmenin ve birlikte hareket etmenin, paylaşmanın verdiği hazzı yaşamalarını istiyoruz. Bunu sağlayacak en güvenilir ve en zengin alan elbette tiyatro!

Dans, masal, pantomim gibi unsurları içeren yaratıcı drama atölyeleri düzenliyorsunuz. Bu atölyelerin çocuklar üzerindeki etkilerini ve amaçlarınızı açabilir misiniz?

Çocukların zihinlerine taze farkındalıklar ekmek niyetindeyiz. Mesela Pantomim aracılığıyla, bir şeyi anlatmanın, paylaşmanın pek çok yolu olduğunu, sözcüklere başvurmadan da konuşulabileceğine dikkat çekmek istiyoruz. Bu tür disiplinler arası çalışmaların, özel durumda olan çocuklara yönelik yaklaşımı ve bakış açısını olumlu yönde etkileyeceğine inanıyoruz. Yaşanagelen “akran zorbalığının” önüne geçmenin en temel yolunun bireyin kendi dışındaki bireylere dair farkındalık oluşturmak, empati geliştirmek olduğuna inanıyoruz. Masalın doğaçlamaya izin veren gücü, düşündüğünü ifade etme becerisini, olaylara farklı açılardan bakabilmeyi mümkün kılıyor. Dans ise bedeni tanımak, yorumlamak aynı zamanda güçlendirmek için önemli bir etken. Eğitimlere katılan çocukların hemen hepsinde söz konusu farkındalıkların olması şaşırtıcı değil. Bize tiyatronun ve disiplinlerarsı çalışmanın gücünü bir kez daha kanıtlıyor.

Pedagojik formasyona uygun özgün oyun metinleri üretiyorsunuz. Bu metinlerin çocukların gelişimine nasıl katkıda bulunduğunu düşünüyorsunuz? Örnek bir oyununuzun arkasındaki düşünsel süreçten bahsedebilir misiniz?

Çağın daima tüketime odaklı düzeni içinde, çocuklar da yoğun bir uyaran bombardımanı altında kalıyorlar. Bu hengamede oyun kurma, birlikte hayal etme ve insani değerleri koruma gibi yaşamsal/manevi dinamikler giderek kayboluyor. Bununla birlikte pedagojik formasyon da dönüşüme uğruyor. Tiyatro beş duyu organını da aynı anda uyaran bir sanat. Çocuğun dünyasına sağlıklı bir şekilde dokunmak için oyunların bilinçli bir şekilde yazılması elzem. Bununla birlikte artık neredeyse sadece sınıflarda ve okul avlularında bir araya gelen bir nesil var karşımızda. Oyun alanlarının giderek metropol tarafından yutulması da cabası. Çocuklar doğal bir dünyanın içinden çekip alınmış gibi geliyor bazen bana. Bazı değerleri deneyimlemedikleri ya da tanık olmadıkları sürece anlatamazsınız çocuğa. Mevsimlerin Masalı oyunumu yazarken, en çok dostluk-hayal kurma-paylaşma-cesaret gibi kavramlar çevresinde gezindim. Her şeyi her zaman tek başına yapamazsın. Mesela cesaretin vardır ama bilgin azdır ya da bilgin vardır ama onu nasıl kullanacağını bilemezsin. Birlikte hareket etmenin ve dostluğun insana kattığı gücü göstermek istedim. Oyun gökyüzünden kuklacı dükkanına düşen bir yıldızın, yıldız tozunun tamamen kuklalardan birinin üzerine saçılmasıyla başlıyor. Böylece Yıldız, onu eve götürecek tüm ışığını kaybederken bir kuklaya can vermiş oluyor. Aynı kukla, ona dönüş yolunu bulması için yardım ediyor. Söylediğim değerleri ilmik ilmik ördüm oyunda. Hayal etmek, ümit etmek, hayal kırıklığına uğramak, güven, ihanet, cesaret, korku, sevgi, öfke gibi bir insanda olan duyguları neden-sonuç ilişkileri içinde örerek oyuna serdim. Yaşadığımız duyguların hepsi insani, önemli olan yargılamadan birbirimizi anlamaya çalışmak. Çocukları, karakterlerin elinden tutup yürütmek istiyorsam, işte bu dert edindiğim uğrak noktalarına götürmek için kalem oynattım diyebilirim.

Sekizde Tiyatro’yu kurduktan sonra yürüttüğünüz Oyun Yazarlığı Eğitimlerinde alana yeni yazarlar kazandırdınız. Bu eğitim süreçlerinizdeki deneyimleriniz ve öğrencilerinizin başarıları hakkında konuşabilir misiniz?

Oyun Yazarlığı Eğitimlerim, Sekizde Tiyatro’yu kurmadan öncesine dayanır. Güzel Sanatlar ve Konservatuvarların, Dramatik Yazarlık ve Dramaturgi yetenek sınavlarına yönelik verdiğim eğitimlerde doğrudan sınava yönelik bir eğitim programı uygularım. Bu program disiplinli olmayı, sık yazmayı, sık okumayı gerektiren yoğun çalışma temposu içerir. Liderlik yaptığım yazar adaylarının bir kısmı şimdi okuldan mezun oldular, bir kısmı ise hala okuyorlar. Yetenek sınavlarından birinci olarak kazananlar da oldu, ortalama bir puanla kazananlarda. Ama her zaman dediğim gibi, önemli olan okuldan verimli bir şekilde yararlanabilmenizdir. İlla bir birincilik hedeflenecekse bu mezuniyet için olsun. Okulu amaçlamayan lakin kalemini oyun yazarlığı konusundan beslemek isteyen öğrencilerim de oldu. Kurmaca Mektebi dediğim ve online yürüttüğüm programda katılımcıların hepsi tek perdelik bir oyun yazmayı başardı. İçlerinden seçtiğim 3 oyunu Sekizde Tiyatro’nun havuzuna aldım. Öncesinde yüz yüze yaptığım oyun yazarlığı eğitimlerinde de katılımcılar oyunlar yazdılar. İkisinin oyunu özel tiyatrolarda oynadı. Bir tanesi DT havuzuna alındı. Bir tanesi de düzenlenen bir yarışmada ikinci oldu. Gurur verici. Hem onlar için hem de benim için.

Yakın zamanda Mitos Boyut tarafından basılan Toplu Oyunlarımın ilki, epey ilgi gördü. Bir yazar olarak metinlerimin yeni yazar adaylarını heyecanlandırdığını, farklı yazım biçimleri denemek adına onları motive ettiğini biliyorum. Oyun Yazarlığı Eğitimlerinde artık modern ve yeni modern yapılar üzerinde daha çok duruyorum. Bu konuda aldığım geri dönüşler beni mutlu ettiği kadar, içimdeki umudu da yeşertiyor. Tiyatro yaşadığı çağın ruhundan ve insanından beslenir. Bu nedenle her yüzyılda yeni bir form kazanır. Şu an yaşadığımız dünya içinden çıkılmaz bir kaosun ve hızın kucağına düşmüş durumda. Tiyatro ise insanlara bir saniye durun lütfen der. Biraz vaktinizi alabilir miyim? Bugünün seyircisini klasik anlatılarla doyuramazsınız. Yeni çağın değişken ve sıkılgan ruhlarına alternatif üretimler sunmak elzem diye düşünüyorum. Tiyatro çağın ve insanın nabzını tutmak, onun yüreğinin çarpıntısını işitmek, zihnini dinlemek zorundadır. Bununla birlikte seyircisini de oluşturması gerekir. Zira tiyatro sanatı aynı zamanda bir iletişim biçimidir. Dolayısıyla kendini toplumsal/sosyolojik yapıdan soyutlayamaz. Kısaca, sadece bu çağın seyircisi değil yazarları da yeni anlatım biçimlerinin peşine düşmüş durumda. Artık kimsenin uzun soluklanmalara tahammülü yok, öyleyse sıra yeni metinlere gelmiş demektir. Tek perdelik, alımlayıcıya farklı bir seyir deneyimi yaşatan sahnelemelere ihtiyaç var. Ulaşamadığımız seyirci varsa, üretimlerimizi gözden geçirmeliyiz elbet. Ama bir sanatçı olarak yeni bakış açıları ortaya koymak da vazifemiz olmalı. Kaldı ki her yazar önce bir okur, her oyuncu önce bir seyirci, her tasarımcı önce bir gözlemleyicidir.

Sekizde Tiyatro’nun Genel Sanat Yönetmeni olarak çalışmalarınızı büyük bir özveriyle sürdürüyorsunuz. Gelecek projelerinizden ve tiyatro kariyerinizdeki hedeflerinizden bahseder misiniz?

Sekizde Tiyatro’nun artık bir sahnesi var. Sahnemizin fizibilite sürecini, multidisipliner bir sanat alanı olacak şekilde tamamladık. Repertuarımızı oluştururken çeşitlilik sunmak amacıyla yola çıktık. Yeni modern metinler ve postmodern öğeler içeren metinlerden fiziksel tiyatroya kadar farklı seyir deneyimleri sağlayacak üretimleri sahneye taşımayı hedefliyoruz. Söylediğim gibi Sekizde Sahne tam anlamıyla multidisipliner sanat mekânı olarak tasarlandı. Fuayemiz aynı zamanda resim-heykel-fotoğraf gibi çeşitli sanat disiplinlerini alımlayıcıyla buluşturan bir sergi salonu. Sahnemiz ise sadece tiyatro değil, film gösterimlerine ve konserlere ev sahipliği yapabilecek teknik olanaklarla donatıldı. Seyirci olarak Sekizde Sahne’ye geldiğinizde oyun izlemeden önce resim ya da fotoğraf sergisiyle karşılaşabilirsiniz. Hatta oyun öncesinde ya da oyun sonrasında müzik dinletisine katılmak isteyebilirsiniz. Kim bilir belki de atölyelerimiz sizi heyecanlandırabilir. Sekizde Tiyatro’nun mutfağı, alanında uzman eğitmenlerden, oyunculardan, yazarlardan, dramaturglardan ve tasarımcılardan oluşuyor. Çoğumuz DEÜ Güzel Sanatlar Fakültesinden mezun sanatçılarız. Aramızda Lisansına ve Yüksek Lisansına devam edenler de var.  Disiplinlerarası üretimleri hedeflediğimiz için, aynı zamanda, çağdaş sanatçılar, film yönetmenleri ve senarist arkadaşlarımızla da dayanışma içindeyiz.

Kurmaca Mektebi Online Oyun Yazarlığı Atölyelerimizde yazılan eserlerden ve DEÜ GSF Dramatik Yazarlık ve Dramaturgi öğrencilerinin yazdığı kısa oyunlardan bir seçki hazırladık. Yaptığımız seçki Sekizde Tiyatro Oyun Çıkarma Hobi Grubu tarafından sahneye hazırlanıyor. Böylece hem yeni yazarlara hem de sahne deneyimi yaşamak isteyen oyuncu adaylarına alan açmış olmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Oyun İnceleme Atölyelerimiz; oyun yazma isteğine sahip ancak dramatik yazarlık ve oyun incelemesi konularına yabancı katılımcılar için yazma eylemine hazırlık eğitimi mahiyetinde. Katılımcılar atölye sürecinde bir tiyatro metnini okuma ve analiz etme yöntemleri hakkında temel bilgilendirme aldıktan sonra teatral ögelerin analizine odaklı bir yöntemle oyunu değerlenmeyi öğreniyorlar. Multidisipliner sanat alanı olarak elbette Kısa ve Uzun Metraj Senaryo Yazım Atölyelerimiz, Ustalık Sınıfı Atölyelerimiz ile alana hizmet etmeye devam ediyoruz. Sekizde Sahne’nin butik bir sanat eğitim merkezi haline geleceğine dair umudumuz büyük, inancımız tam.

İlk yorum yapan siz olun

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir