İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Selin Yücesoy ile Söyleşi

Merhaba Selin Hanım. Sohbetimize başlamadan önce sizi tanımak isteyenler için kısaca kendinizden bahseder misiniz?

Merhaba bu en zor sorulardan biri bence, insanın kendini tanımlaması. 1995’te İstanbul’da doğdum. Ailemin işi sebebiyle İzmir’e taşındık. İlkokul ortaokul öğrenimimi burada tamamladım. 9-10 yaşlarımda keman dersleri alıyordum. Bu da hangi mesleği istediğime dair beni yönlendirici oldu. Lise öğrenimim için İstanbul’a geldik. Burada konservatuvar sınavlarına hazırlandım, 2008 senesinde de Avni Akyol Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi’ni kazandım. Lisede son sınıfa kadar aldığım eğitim Batı müziğiydi. Son sınıfta Türk müziğine ilgi duymaya başlamıştım. Üniversitede Türk müziğine devam etme düşüncelerim sebebiyle babam beni Nevzat Atlığ’a götürdü. Onun yönlendirmesiyle Türk müziği dersleri almaya başladım. İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Müziği Devlet Konservatuvarı Ses Eğitimi bölümünü kazandım. Üniversitede okurken TRT ve Kültür Bakanlığı’na bağlı korolarda solist olarak bulundum. Şu an Cemal Reşit Rey Türk Müziği topluluğunda görev alıyorum. Mezunu olduğum okulda da yüksek lisans eğitimime devam ediyorum.

Son yayımladığınız “Saklı” isimli albümünüzden konuşmak istiyorum. Oldukça kapsamlı ve derin bir çalışmanın eseri olan albümünüzün hikayesini sizden öğrenebilir miyiz?

Bu albümün benim için özel bir hikayesi var evet. Günümüzde icra edilmeyen, elimizde kaydı olmayan eserler her zaman ilgimi çekmişti. Sosyal medya hesaplarım ve konserlerimde de bu şarkıları okumaya özen gösteriyordum. Çalışmalarım Ahenk Müzik yapımcısı tarafından görülmüş olacak ki bu şarkıları albüme dönüştürmeyi teklif etti. Çok heyecanlanmıştım. Tabii bir yandan da tedirginlik duyduğumu itiraf etmeliyim. Eser seçimi ve onay süreci benim için çok stresliydi. Bu albümün oluşma hikayesi benim yaptığım işe olan inancımı daha da artırdı. Eğer kıymetli bir şey yapıyorsanız bu elbet hak ettiği değeri görüyor. Üniversite yıllarımdan bu yana her zaman popülerlik beklentisi olmadan doğru bildiğim şeyi yapmaya çalıştım. Şimdi görüyorum ki bu uğraşlarım da boşa olmamış.

Selin Yücesoy'un Saklı adlı albümünün kapak fotoğrafı.

Albüm yeni çıktığı zaman sizinle kısa bir sohbetimiz olmuştu. O zaman albümde yer alan birkaç eserin notasının internet üzerinde bulunmadığını ve eski el yazması defterlerden alındığını söylemiştiniz. Bu çok etkileyiciydi. Biraz da o süreci anlatır mısınız?

Evet, albümde yer alan bazı şarkıların notası internette bulunmuyor. Eserlerin birkaçını dinlediğim kayıtlardan notaya aldım. Aslında albüm sürecinde bana en çok keyif veren de buydu: Eski kayıtlar, defterler ve elyazısı notalar… Şimdi görüyorum ki albümü dinleyenler de benimle aynı heyecanı yaşıyorlar. Sosyal medyadan bana mesaj göndererek bu eserlerin notalarına ulaşmak isteyen birçok kişi oldu. Şimdi buradan da duyurmuş olayım. Albümdeki eserlerin notalarını lansman konserinde bir broşür halinde dinleyiciyle paylaşacağız.

Albümde kaç enstrüman kullanıldı?

Albümde tanbur, klasik kemençe, kanun ve çello enstrümanları vardı. H er biri sazında bu müziğin en değerli isimlerinden olan Özata Ayan, Furkan Bilgi, Taner Sayacıoğlu ve Volkan Ertem eşlik ettiler. Kayıtları da hepimizin mezunu olduğu İstanbul Teknik Üniversitesi MİAM Stüdyolarında yaptık. Edit ve kayıt Oğuz Öz; mix ve mastering de Taylan Özdemir tarafından yapıldı.

1928 öncesi nota fasiküllerinden ve taş plak kayıtlarından notaya alınarak icra edilen “Saklı” adlı albümünüz bugün dijital platformlarda yayınlanıyor. Dünden bugüne baktığımızda, dijital dünyanın avantaj ve dezavantajları neler sizce?

Dijital imkanların müzisyenlerin önünü açtığını düşünüyorum. Mesela bugün binlerce notayı da kaydı da cebimizde taşıyabiliyoruz. Bu büyük bir kolaylık. Tabii dezavantajları da yok diyemeyiz. Bu kolayca ulaşabildiğimiz eserlerin denetim mekanizması yok. Dijitalleşme içerisinde bir kaos var. Bu dijitalleşen dünya algılarımızı da çok etkiledi. Bir şey üzerine uzun düşünmeye, bir eseri analiz etmeye vs. kimsenin sabrı yok.

Selin Yücesoy Saklı adlı adlı albümününün fotoğraf çekiminde.

Biraz da genel konuşalım. Bir gününüz nasıl geçiyor?

Epey yoğun 🙂 Müzik çok büyük bir bölümü kaplıyor. Yüksek lisans derslerim sonrasında beni bekleyen öğrencilerim ve konser provaları. Haftanın en az dört günü böyle geçiyor. Geriye kalan zamanlarda da her zaman gittiğimiz kahvecimizde yakın dostlarımla vakit geçiririm.

Müziğinizi etkileyen idolleriniz var mıydı?

Kendime örnek aldığım solistler var tabii. Ne yazık ki o kişileri tanıma imkanım olamadı ama ben onları çok yakından tanıyor gibiyim. Münir Nureddin, Safiye Ayla ve Perihan Altındağ benim için ilk üçte.

Siz nasıl bir müzikseversiniz? Neler dinler, nelerden ilham alırsınız?

İlhamımı 1920-1960 arası kayıtlarından aldığımı söyleyebilirim. Yukarıda da bahsettiğim isimler benim için asıl ilham kaynağı.  Tabii bunun dışında da folklorik ve tango türündeki eserlere ilgim var. Zehra Eren ve Celal İnce çok sevdiğim ve örnek aldığım tango okuyucularından…

Son olarak, dinleyenlerinize iletmek istediğiniz bir mesajınız var mı?

Yapmak istediğiniz şeyleri ertelemeyin ve onlara karşı inancını yitirmeyin. Ben hayalini kurduğum şeyleri genelde yazıya dökerim. Bu albüm de ‘5 yıl içerisinde yapmak istediklerim’ listesinde yer alıyordu. Yazıya dökmek belki de o işe olan inancımızı artırıyor, daha çok çalışmamıza imkan sağlıyor. Bu müziğe biraz ilgisi olan kişiler için öneride bulunacak olursam, öncelikle sabırlı olarak o dönemi de anlamaya çalışmaları gerekiyor. Müzik için dinleyici olmak zor ve sabır gerektiren bir şey aslında. Öğrencilerimle yaptığım derslerde de bunu hep vurguluyorum. Bu müziğe kendinizi biraz teslim edince sizi sarıp sarmalar, başka bir dünyanın kapılarını açar. Bir de her ne meslekten olursa olsun insanın, sanatın bir alanıyla ilgilenmesi gerektiğini düşünüyorum.

Bir yorum

  1. Yılmaz Şahnan Yılmaz Şahnan 26/09/2022

    Genel anlamda, Türk müziğine ve TSM ne olan ilgi oldukça azalmışken, Selin Yücesoy gibi ışıl ışıl parlayan bir yıldızın doğmuş olması biz T.S.M. severler için büyük bir şans ..Fırsat buldukça CRR de kendisini ve korosunu izliyoruz…Fakat keşke özellikle Ekim itibariyle, keşke her ay bir konser verseler de doya doya dinlesek izlesek. Birde Beylikdüzü müze gelip, AKM de ( Çok iyi bir konser salonu ve seyirci kitlesi var ) bir solo konser verirse çok minnettar kalırız…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir