İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Sevinç Sırma: İçim dışım, tek derdim sevgi.

Oyunbozan, Yer Gök Aşk, Mihrali, Adak gibi tv dizilerinde rol alan ve geçmiş yıllarda Show Tv ekranlarının en çok sevilen dizilerinden biri olan ve hafızalara kazınan “Fatih Harbiye” dizisinde hayat verdiği Nezahat karakteri ile izleyicisine kendini sevdiren, Kurtlar Vadisi Pusu dizisinde 8 sezon dublaj yönetmen yardımcılığı, Gülümse Yeter, Acil Aşk Aranıyor, Hayat Mucizelere Gebe, Acı Aşk gibi birçok tv dizisinde ve “Şeytan-ı Racim 2” sinema filminde seslendirme yönetmenliği yapan, Asla Vazgeçmem adlı tv dizisinde ise Amina Gülşe’yi seslendiren mütevazı ve başarılı oyuncu  Sevinç Sırma ile samimi ve keyifli bir röportaj gerçekleştirdik. 

Mine Alpan: Öncelikle hayat verdiğiniz karakterleri bir kenara bırakırsak Sevinç Sırma’yı tanımak isteriz… Kendinizi birkaç cümleyle anlatmanızı isteseydik neler söylerdiniz?

Sevinç Sırma: Kendinden çok rahat bahsedebilen insanlardan olamadığımı söyleyebilirim mesela. Kaldı ki insan birkaç kelimeye ya da  “burçlara” sığamayacak kadar  karmaşık bir varlık…

Ben de bu dünyada anlamını arayan bir ölümlüyüm işte…

İçim dışım, tek derdim sevgi…

Oyunculuk kariyerinizde en çok hangi karakteri oynamaktan keyif aldınız? 

Genel  hikayesi, karakterlerinin sahiciliği ile Fatih Harbiye özel bir projeydi. Dolayısıyla bütün naifliğiyle Nezahat de içselleştirmekte zorlanmadığım, çok keyif alarak hayat vermeye çalıştığım bir karakter oldu.

Televizyonda kendinizi izlerken, özeleştiri yaptığınız zamanlar oldu mu?

Eleştirmekten izleyemiyorum ki ( gülüyor ) 

Malum dizi setleri hep bir koşuşturma, bölüm yetiştirme telaşı içinde geçiyor. Hızlı düşünmek ve o an için en iyiyi yaratmak zorundasınız. 

Hep daha iyisi tabi ki mümkün, bunun sonu yok… olmaması da güzel zaten. Aramaya devam ediyorsunuz bu sayede.

Sizi en çok hangi projede olmak heyecanlandırır? Tiyatro mu? Dizi mi? yoksa film mi?

Üçü için de heyecanım hep yüksek. Genelde heyecanım yüksek zaten ( gülüyor )

İnsanın kendi mesleğini icra edebildiği her alan çok kıymetli. Dizi, tiyatro, sinema, seslendirme oyunculuğu. Çok sevdiğim yönetmenlerin sinema filmlerinde oynamak gibi bir hayalim  var tabi benim de. Bir hikayeyi ve karakteri oya gibi işlemek, o dünyanın bir parçası olmak için deli gibi çalışmak; kaygısızca, sancıyla ve büyük bir heyecanla kendi içine doğru yol almak…

Yer aldığınız her yapımda farklı karakterlere büründünüz. En çok da geçmiş yıllarda Show TV ekranlarına gelen “Fatih Harbiye” dizisinde oynadığınız Nezahat karakteri izleyicilerin çok ilgisini çekmişti,  Nezahat  nasıl bir karakterdi? Size onu canlandırmak nasıl hissettiriyordu?

“Fatih Harbiye”  sevgili senaristi Deniz Hayriye Ersöz’ün bütün samimiyeti ve yeteneğiyle yarattığı çok sahici ve özel bir hikayeydi. O sahiciliği öyle güzel bir ekiple buluştu ki o arkadaşlarımızla  hala görüşüyoruz ve hala dünyanın her yerinden insanlardan çok güzel tepkiler almaya devam ediyoruz.

Nezahat de dizinin diğer karakterleri gibi özenle yaratılan çok “bizden” bir karakterdi.

Dar gelirli bir ailenin, türlü yokluklarla başa çıkmaya çalışan bunun için kendi hayatından vazgeçen, fedakar,  iyi kalpli bir ablaydı Nezahat. Zaman zaman isyan etse de kendi vazgeçişlerine dair, ev halkının sorunları onun bu isyanını fazla sürdürmesine izin vermez hemen kapatır üstünü yaralarının, ailesine kanat germeye devam eder.

Her evin bir Nezahat’i var. O yüzden çok sevdik biz Nezahat’i.

Hiçbir kariyer dümdüz bir çizgide ilerlemiyor… Yaşamınızda inişler söz konusu olduğunda manevi anlamda bunun üstesinden nasıl geliyorsunuz ?

Zor bir dünyada yaşıyoruz… doğal kaynakların tükendiği, salgınların kol gezdiği, vahşi kapitalizmin bütün değer sistemlerini yok ettiği, şuursuzca bir tüketimin rağbet gördüğü emek ve üretimin iyice değersizleştiği bir dünya…

Ve bu zorlukları iliklerimize kadar acımasızca hissettiğimiz bir ülke…

Her gün erkekler tarafından öldürülen kadınlar, tecavüze uğrayan çocuklar, hayvanlar… Bütün bu zulüme seyirci kalmayı seçen bir hukuk sistemi…

Akıl  ve ruh sağlığımızı korumayı geçtim, “acaba akşam evime tek parça halinde dönebilecek miyim” kaygısı içindeyiz hepimiz…

Ne mi yapıyoruz? Dayanışmaya devam ediyoruz! “asla yalnız yürümeyeceksin” diyoruz! Örgütlenmek ve “bir” olmak zorundayız! 

Böylesi zor zamanlarda önce içime, sonra sevdiklerime, aileme ve doğaya sığınıyorum. Yoga yapıyorum, okuyorum, meditasyon yapıyorum dua ediyorum; içimizde hep iyiliğin ve sevginin yeşermesi için.

Biliyorum ki bizi iyi yapacak tek şey sevgi.

Size göre dizi sektörünün avantajları ve dezavantajları neler?

Oyuncu olarak hep bir eşiktesinizdir. Eşiğin diğer yanına geçtiğinizde şöhret, biraz daha kaygısız bir yaşam, şans, hayallerinizi gerçekleştirebilmek için fırsatlar…

Eşiğin öbür yanı, çok çok çalışmak, beklemek, sabretmek ,binlercesi içinden fark yaratmaya çabalamak, parasızlık, sigortasızlık ( gülüyor )   belirsizlik…

Pandemi dönemi bir kez daha gösterdi ki sanatçı, oyuncu, müzisyen bu ülkede tek başına. Setler durdu, tiyatro salonları kapandı, müzisyenler, oyuncular işsiz kaldı.

Eve kapandığımız dönemde “nostalji kuşağı”nda bütün eski dizi ve filmler yayımlandı ve keyifle izledik ama telif yasamız olmadığı için tek kuruş kazanamadık. Ortada büyük bir emek sömürüsü var ne yazık ki.

Telif yasası ile ilgili dünya standartlarında çok acil yasal düzenlemeler yapılmalıdır artık.

Siz seslendirdiğiniz karakterlere ses verirken, onların hangi özelliklerini göz önünde bulunduruyorsunuz?

Yerli dizilerde başrol oyuncusunu konuşuyorsanız genelde kusur kapatırsınız. O oyuncunun yeterli diksiyon, Türkçe ve oyunculuk tecrübesi olmadığından sizin göreviniz  doğru ton ve duyguyla var olan eksikleri kapatmak, oyunculuğu birkaç adım ileri taşımaktır.

Yabancı filmlerde ise zaten iyi prodüksiyonlar ve genelde iyi oyunculuklar olduğundan oyuncunun oyununu düşürmeden  birebir duygusuyla yansıtmak hedeftir. Yani oyuncuyla yarış halindesindir, çok keyifli! Dilin inceliklerini kullanarak karaktere kendinden de bir şeyler katarak renklendirmek de mesleğin güzelliklerinden tabi.

Yine bu alanda da emeğimizin karşılığını ne yazık ki alamıyoruz. Oyuncular sendikası bünyesinde seslendirme çalışma grubundaki arkadaşlarımız mevcut şartların iyileştirilmesi, hak devir sözleşmelerinin bedelsiz imzalanmasının önüne geçilmesi ve ücretlendirmelerde  düzenlemeye gidilmesi yolunda sonsuz bir özveriyle çalışmaya devam ediyor. Pandemi sürecinde gündemimiz biraz değişse de önümüzdeki aylarda hayata geçecek umarım bu yeni düzenlemeler.

Bir kaç kelime ile tiyatroyu nasıl tanımlarsınız?

Tiyatro olmazsa olmaz!

Türkiye’de tiyatronun yerini nasıl yorumlarsınız?

Devlet ve Şehir tiyatroları gibi ödenekli tiyatrolar dışında son yıllarda çok güzel alternatif tiyatro yapan sahneler açıldı. Neredeyse yok bütçelerle çok güzel işler yapılıyor. Televizyondaki oyuncu yozlaşmasının ötesinde şahane oyunculuklar görüyoruz.

Ne yazık ki pandemi süreci özel tiyatroları kapanma noktasına getirdi. Yüksek kiralar, masraflar, vergiler…

Umarım dayanışma ve daha kalıcı çözümler yaratma  konusunda hevesli bir yönetim anlayışıyla tekrar can bulur ve eskisinden daha da güçlü hale gelir… 

Gazete Sanat ailesiyle gerçekleştirdiği bu içten röportajdan dolayı sevgili Sevinç Sırma’ya teşekkür ediyor, sanat hayatındaki başarılarının devamını diliyoruz.

Röportaj: Mine Alpan

İlk yorum yapan siz olun

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir