Sivas Atatürk ve Kongre Müzesi’nde Türkiye’ye müzeciliği getiren isim Osman Hamdi Bey’in Projesinin büyük açılışı 15 Aralık 2023 tarihinde gerçekleşecek.
Küratörlüğü Caner Kemahlıoğlu tarafından yürütülen proje Sivas kentinin İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü ile Valiliği tarafından da desteklenmektedir. Projenin lansmanı 6 Haziran 2023’te, “Caner Kemahlıoğlu imzalı, Kaplumbağa Terbiyecisi tablosuna Divriği Ulu Cami” yorumuyla hazırlanmış tek eser ile gerçekleşmişti.
Caner Kemahlıoğlu sergiyle ilgili olarak şunları söyledi:
Tek bir eserle sergi açmak oldukça heyecan vericiydi. Hemen hemen o aylarda koleksiyon ekibinin sanatçılarını belirleyerek yola koyulmuştuk. Programın akışında, sanat eserlerinin ilerleyişi ve eserlerin analizini sanat direktörümüz Bilge Özcan ile takip ediyoruz.
15 Aralık 2023 tarihinde, Kemahlıoğlu Özel Koleksiyonu bünyesinde sanat izleyicisiyle buluşacak sanatçılar ve eserleri:
Muhammet Hızır Yüksel -“İlahiyatçı’ya Yeni Yorum”, Metin Aykanat – “Silah Taciri’ne Yeni Yorum”, Ali Rıza Kanaç – “Şehzade Türbesinde Derviş’e Yeni Yorum”, Özgür Boran Gültekin – “İlahiyatçı’nın Rahlesi”, Şerife Meral Eşmeler – “Yeşil Cami’de Kur’an Dersi” & “Şehzade Türbesinde Derviş” Eserlerine “Kalsedon Taşı Üzerine Yeni Yorum”, Onur Kavas – “Kaplumbağa Terbiyecisi”, “İzzettin Keykavus” ve “Kur’an Okuyan Kız” Çinileri, Dilara Nur Kahraman – “Özel Tasarımı”, Buse Akdoğan – Sivas’ın İlk Müzesi Buruciye Medresesi, Büşra Meydan – “Kur’an Okuyan Kız”, Deniz Serkan Özcan – “Pembe Başlıklı Kız”, Günsu Saraçoğlu – “Deve Kuşu Yumurtası Üzerine İki Müzisyen Kız”, Fadime Yıldırım – “Özgün Posta Pulları”, Erdoğan Paksoy – “Geleceğin Terbiyecisi”, Melih Can – “Ab-ı Hayat Çeşmesi” ve Ayşegül Baş – “Kauçuk Yaprak Üzerine Kur’an Okuyan Hoca Yorumu”.
Şehri farklı bakış açılarıyla değerlendirip, koleksiyonda tercih edilen mekânlarda insanların mekânlara olan etkisini de bir yandan sorguluyor. Özetle şöyle de ifade edebiliriz: “Başlangıcından beri dinamik bir projeyi hayata geçiriyoruz”
Kaplumbağa Terbiyecisi Serüveni
Sanat hayatına daha yeni atıldığı zamanlarda hayranlık duyduğu ressamlardan Osman Hamdi Bey’in önemli başyapıtlarından “Kaplumbağa Terbiyecisi’ni” orijinaline bağlı kalarak 1907’deki versiyonunu kaleme aldı. Tuvalini oluştururken eskizleri, yer yer bazı detaylarını suluboya taslaklar ve alıştırmalar yaparak kendini hazırladı. Çalışması bitmeden çerçevesine kadar siparişleri tamamlamış ve hatta bitmeye yakın çerçeve monte edilmiştir.
Diğer yandan sanatçının tarihi yapılara ve o yapıların hikâyelerine, müzelere ve medreselere olan ilgisinden ötürü zamanla üzerine birçok motif ve bezemeleri denediği Kaplumbağa Terbiyecisi’ne farklı bir bakış veya kendi yorumunu yansıtmak istemesi üzerine yeni dokunuşlarda bulunmuştur. Anadolu’nun tarihi dokularının içerisinde ayakta duran yapılardan Hititler Dönemi’ne kadar inen bir tarih; özetle Anadolu Selçuklu Devleti’ne bağlı Mengücek Beyliği döneminde inşa edilmiş Divriği Ulu Cami ve Darüşşifası’ndan motifler yer almaktadır. Böylelikle çalışma hem Oryantalist hem de Osmanlı dokularını taşımış oldu.
Kaplumbağa Terbiyecisi’ne “Divriği Ulu Cami” Motifleriyle Caner Kemahlıoğlu Yorumu
6 Haziran’da ki açılışta Osman Hamdi Bey’in en önemli ve ünlü tablolarından “Kaplumbağalı Adam yani Kaplumbağa Terbiyecisi” ismini de taşıyan eserine yeni bir yorumda bulunarak eserin ve panoların müzeye yerleşimlerini de tamamlamıştır. Kemahlıoğlu Kaplumbağa Terbiyecisi eserine yeni yorumlarıyla çalışmayı 10 yılda tamamlamıştır. Kemahlıoğlu, yaşamış olduğu şehrin tarihi yapı değerlerinin dokularından eklemeyi düşünmüştü. Bu dokular içerisinde ise Sivas Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası’nda yer alan motiflerden eklemiştir. Sanatçı resmin mekânı olarak, daha önceki pek çok eserinde olduğu gibi Bursa’daki Yeşil Cami’yi kullanmıştı. Bu kez sahne caminin üst kat odasında bir pencerenin önüydü. Kemahlıoğlu ise pencerenin üstünde yer alan sivri kemerli alana “Divriği Ulu Camii” de yer alan motiflerden eklemelerde bulunmuştur. Çalışma da yine cami motiflerinden yararlanılarak Osman Hamdi Bey’in kıyafetine de işlemeler yapmıştır. Yine aynı şekilde orijinaline bağlı kalarak eski görünümü ve dokuyu vermeye çalışmıştır.
Mekânların Tarihi Dokusunda, Tarihe Pencere Aralamak
Osman Hamdi Bey’in müzeci yönünün ülkemiz adına katmış olduğu değerlerden de yola çıkarak, sergi yerlerinin geçmişten kalma bir mekân, tarihi bir müze olmasını belirten Kemahlıoğlu, Sivas şehrinin önemli tarihi yapılarında koleksiyon hazırlıklarına başladığını belirtti. Programın paralelinde tarihi mekân araştırmaları ve görüşmeleri de devam etmektedir. Şehri farklı bakış açılarıyla değerlendiren Kemahlıoğlu, koleksiyonda tercih edilen mekânlarda insanların mekânlara olan etkisini de bir yandan sorguluyor. Yeni ve farklı bir bakış açısıyla koleksiyon sanatçılarından bazıları ile görüşen Kemahlıoğlu, “Eğer Osman Hamdi Bey Sivaslı Bir Ressam Olsaydı” başlığından ilhamla eserlere bu paralelde yaklaşırlarken kentin tarihi yapılarını ve öykülerini keşfederken diğer yoldan da Osmanlı’nın ve Batının orijinalliğini de koruyarak yeni halleri üzerine durulduğunu açıkladı.
Küratör Kemahlıoğlu… Peki! Ya Bienal Atmosferinde Olursa?
Kent açısından önemli bir kültürel kazanım taşıması bağlamında hem bu tarz projeler ve sergilerle tarihi yaşantısına da değinilmiş duruyor. Özellikle birden çok tarihi yapı ve benzer çizgide sergi mekânlarını belirlemek işin en heyecan verici yanı. Anadolu’nun çok anlamlı ve katmanlı yapılarını araştırmak hiç bitmiyordu. Özellikle Sivas kentinin tarihi mekân ve yapılarında her bir sergi sürecinde sanatseverlere de izleyicilere de yeni bir şeyler sunmak hedeflenen ana noktalardandır. Kentin yapıları ile kurulan bağ arasında sanatsal bir süreci de işin içerisine kattığımızda yapılara farklı bir ahenk de katmaktadır. Bienal atmosferi yaratma yolunda ise farklı birçok yapının projenin ilerleyişine dâhil edilmesi sonucunda oluşabilecek bir yol olacaktır.
4 Eylül 1881 tarihinde Müze-i Hümayun Müdürlüğüne atanan ve Türk Müzecilerinin dönemini başlatan Osman Hamdi Bey’in Vilayet Müzelerine önem verilmesi isteği doğrultusunda Sivas’ta müzecilik fikri erken gelişmiştir. Bu bilgilerin temelinden yola çıkılarak Sivas Atatürk ve Kongre Müzesi serginin gerçekleşeceği mekânlardan biri olup, uzun soluklu kolektif bir birikim alanını temsil ederken, sanatsal bir serüvene de kapılarını açıyor. Kemahlıoğlu, Koleksiyonunun tanıtımlarına devam ederken büyük açılışa da az kaldığını belirtiyor.
Koleksiyon ’un Bir Bölümü
Muhammet Hızır Yüksel’den İlahiyatçı’ya Yeni Yorum
Sanatçı Muhammet Hızır Yüksel eserin orijinali ile aynı boyutlarda olmasına özen göstererek eskizlerini ve tuvale aktarma sürecini de titizlikle ilerletmiştir. Eserin uygulanış aşamasında, materyal kullanımında yüzde elli oranında resim yağı ve terebentin kullanılıp, boya inceltilmiş, boyanın ve tuvalin parlamasının önüne geçilmiştir. Eser zemininde kullanılan boya türü akrilik boyadır, büyük yüzeyler ve belirli bölgeler için alt katmanda, astar niyetinde kullanılmıştır. Yağlı boyanın daha rahat uygulanması ve eserin orijinalinde kullanılan renklerin referansı ve çözümlemesi için, ışık ve gölgeli alanların genel anlamda görülmesi ve kabaca yerleştirilmesi için akrilik boya yardımcı unsur olarak kullanılmıştır. Akrilik boya sonrasında astar atılmış olunup yağlı boyanın ilk katmanı uygulanmaya başlanmıştır. Boyanın, etkisinin daha güçlü ve doygun olması için ince katmanlar ile birkaç kat halinde yağlı boya uygulanmıştır. Temelinde ana renkler ve onlardan oluşturulan ara renkler kullanılmıştır, ressamın paletinde yer alan renk skalası oldukça geniş ve orijinal eserin renklerine en yakın olanlardır. Eserde mekân içerisinde yer alan tahta zemin, figür arkasında bulunan desenli duvar, oda içerisinde yer alan pencere ve arka bölümde yer alan kitaplar, kısacası resmin vurgusunun figür üzerinde olması ve diğer unsurların izleyicinin gözünde geri planda kalabilmesi için bir rota çizilmiştir. Sanatçı Hızır, ana vurgunun dışında kalan yüzeyleri daha ince ve az katmanlar ile boyayıp, ışık ve gölge şiddetini bu doğrultuda eserin orijinali ile eş değer nitelikte yapmaya çalışarak, izleyiciye eserin orijinalinde ki tat verilmeye çalışılmıştır. Eserin yapımı haftalar sürmüş, yer yer kuruyan bölgeler ve kurumayan yüzeyler için belirli aralıklar ile müdahaleler yapılıp, hassas bir şekilde tekniğin uygulanması sağlanmıştır.
Ali Rıza Kanaç’tan Şehzade Türbesi’nde Derviş’e Yeni Yorum
Osman Hamdi Bey’in önemli eserlerinden “Şehzade Türbesinde Derviş” için çalışmasının başına geçen Ali Rıza Kanaç kendine özgü kullanmış olduğu özel tekniklerle eserini oluştururken aynı zamanda Sivas Gök Medresesi’nin bezemeleri de eserinin bir bölümünde yeni yorumunda yer veriyor. Resimde Türbe’nin iç mekânı belli bir açıdan görülmektedir. Ön düzlemde iki sanduka ve onların gerisinde türbe kapısının önünde sağ eli göğsünde, sol eli yukarıya doğru kalkmış geleneksel giysiler içinde bir erkek figürü betimlenmiştir. Yapıt, Türk sanatından bir kesit sunan mekânı, zengin giysili anıtsal figürü ile Osman Hamdi Bey’in oryantalist çalışmalarından biridir. Eserin önemli parçaları ile çok oynamalar yapılmadan ufak değişiklikler ile sanatçı Ali Rıza diğer özel işleri gibi bu eserde de tekniğini konuşturdu.
Osman Hamdi eserinin yeniden yorumlanması bağlamında çalışmaya ait görseller dijital programlarda kurgulanarak Tuval üzerine UV baskı alınmış, üzerine kristal jel ve oto boyası ile yeniden müdahale edilmiştir. Çalışmanın yeniden yorumlanması sırasında içerisine Sivas’a özgü mimari formlar eklenmiştir.
Onur Kavas’ın Çinileri
Koleksiyonun çini parçalarını oluşturan Onur Kavas, “I. İzzettin Keykavus Türbesi” isimli çalışmasının başına geçerek kendine özgü kullanmış olduğu özel tekniklerle eserini oluştururken aynı zamanda Osman Hamdi Bey’in Oryantalist dokularına da yeni yorumlarında yer veriyor. Sivas’ın tarihi dokularındaki motiflere baktığımızda özellikle Gök Medrese yapısının içerisindeki avlu alanında yer alan motifler Osman Hamdi Bey’in eserlerinin özellikle de çini kısımları ile benzerlikler taşımaktadır. Oryantalist yaklaşımı, Osmanlı yansımaları ve koskoca gizemli bir tarihe aralanmış dokularını hem bire bir yansıtan hem de kendi üslup ve tarzını katan Onur Kavas koleksiyona toplam üç parça ürün ortaya koymuştur.
Kendisi atölyesinde çalışmalarına yaklaşımı ile ilgili; Hamur şekillendirildikten sonra üzerine astar sürülerek kurutulur ve çini fırınlarında pişirilerek “bisküvi” denilen pürüzsüz bir yüzey elde edilir. Kâğıt üzerine ajur tekniği ile delinip hazırlanan desenler kömür tozuyla yüzeye aktarılır ve desenin dış konturları (tahrir) siyah boya ile fırça kullanılarak elle çizilir. Sonraki aşamada çeşitli renklerle desenler boyanır. Son olarak, seramiğin üzeri sır ile kaplanır ve ikinci kez 900-940°C derecede pişirilerek çininin yapımı tamamlanır.
Metin Aykanat’tan Silah Tacirine Yeni Yorum
Koleksiyonu sanatçılarından Metin Aykanat Silah Taciri’ni kendine özgü tekniği ile yeniden yorumladı. Aykanat, belli bir konu üzerinde çalışırken akışa bırakarak zamanı kullanmayı tercih ediyor. Rahat bir ruh hâli ile esere başlaması onun için bitmesi anlamını taşıyor. Konu üzerinde hazırlık yaparken esinlenme, çalışma tarzıma uygun olarak teknik belirleme ve konuya uygun alt yapıyı hazırlama farklılık gösterebiliyor. Her bedene her giysi uymadığı gibi, her konu farklı detaylara ihtiyaç duyar ve bunlara özen gösterir.
Sanatı hakkında yapılan bu genel değerlendirme Osman Hamdi Bey’in resimlerinde uyguladığı özel seçimlerle yeni anlamlar kazanacaktır. Osman Hamdi Bey resimleri, güncel yaşamdan alınan kesitler ve eş dost portreleri ve kurgusal kompozisyonlar olarak gruplara ayrılır. Silah Taciri, Medrese Kapısında, Haremden, Kaplumbağa Terbiyecisi gibi kurgusal kompozisyonlarla Oryantalist ressamlarla öznel bağlar kurar. Figüratif anlatımların ressamı olan Osman Hamdi anıtsal figürleriyle öznel bir yere sahiptir.
Silah Taciri (Seyf-i Katı /Keskin Kılıç) adlı eseri, Osman Hamdi Bey’in yalnızca Ankara Resim Heykel Müzesi Koleksiyonu’nda bulunan başyapıtı değil, Türk Resim Sanatı Tarihi içinde, Oryantalizm hareketinin en önemli ressamı olarak yer alan Osman Hamdi Bey’in başyapıtı olma özelliğini de taşıdığı için, Resim Sanatı literatürümüzde de başyapıt olarak yerini almıştır. Osman Hamdi bir sanatçı olarak bireysel üslubunu belirleme aşamasında, Paris’te öğrenim gördüğü atölyelerin ve dolayısıyla da hocalarının etkisiyle Oryantalist eğilimlere yönelir. Batılı ressamların doğunun egzotik dünyasını anlatan tuvallerine karşın, Osman Hamdi kendi toplumunun yaşam özelliklerine ilişkin, bildiği ve hatta yaşadığı değerleri yorumlayan bir çizgide oryantalist çizgiyi yansıtan yapıtlar üretir.
Dilara Nur Kahraman’ın Eserini Oluşturma Hikâyesi
Bu eser için kullanılan özel bir teknik yoktur, daha doğrusu bir tane yoktur birden fazla vardır. Eseri oluşturma sırasında ruhumda nasıl duygular geçtiyse hepsini bu tabloya aktarmaya çalıştım. Bunu her eserimde böyle yapıyorum ama bu tabloda daha farklı oldu, iki arkadaşın masa başında… Sıcak sohbetler, kahkaha atmalar, araştırmalar, sinirlenmeler… Farklı duyguların bir arada olmasıyla bunları nasıl yaşatabilirim? Üstelik birlikte doğru düzgün fotoğraf olmaması? Bunları hissederek tabi ki de… Bence özel bir şey değildir bu, her sanatçıda olan bir duygu. Tablonla birlikte anıyı yaşamak. Sanki sen de o anının bir parçasıymışsın gibi oturuyorsun, bir şeyleri onlarla birlikte çözümleyip, yeni fikirler üretiyorsun, paylaşıyorsun. Eserin oluşması yağlı boyaların yardımıyla oluştu. Eski parçalar ve birden fazla kez kullanılmış palet bunun bir parçası oldu. Ama en önemlisi ise tablo yapımından önceki aşamalar. Osman Hamdi Bey’in hayatı, çalışmaların araştırılması bunları üzerine kahve dökülmüş yıpranmış eski bir deftere teker teker not edilmesi aynı şekilde Baltazzi hakkında bilgilerin araştırılması ki bu biraz daha zordu çünkü Baltazzi’nin bir sürü keşfi olmasına rağmen günümüzde önümüze pek çıkartılmıyor hata fotoğraf da doğru düzgün yok. Divriği Ulu Cami’nin en ince detayına kadar sketch(eskiz) edilmesi. Bütün detayları, önemli elementleri kafamda sürekli döndürdükten sonra sonunda masa başına geçip beyaz temiz bir kâğıda eskizlerini çizmek. Bir rahatlık gelecek sanmıştım ama aslında en zor kısım burada başladı. Kim bilir kaç tane kâğıt sarf edildi, kalem kırıldı, silgi parçalandı ama sonunda tam istediğim şeklini verebildim… Sıra tuvale geçti, büyük boyutlar yapmayacağım diye söylendikten sonra 135x90cm tuvale çalışmaya başladım. Ama sonucu buna değdi. Fırçaların tuval üstüne her sürüşü ilham veriyordu, küçük detaylarla daha fazla uğraşma isteği getiriyordu. Özellikle de yağlı boyaların kokusu. Kimi sevmez tabi ama benim için ayrı bir heves ve tabi ki de çizim esnasında video çekimleri. Eserin nasıl oluştuğunu kayıt altına almam lazım, ileride izleyip yine aynı duyguları hatırlamaya başlarım. Videoda tuvalde nazik parça dokunuşlar bazen kızgın bazen de acımasız olur ama hepsi kendine ait bir güzelliğini görmek ve bunu izleyicilere göstermek ayrı bir duygu yaratıyor. Son olarak da son dokunuşumuzu cila ile kapatıyoruz. Cilalama ile eserin uzun ömürlere dayanmasını sağlayıp olabildiğince daha uzun bir zaman boyunca güzel canlı hislerini uyandırmasını amaçlamak. En hoş verici kısım da burası, çünkü artık yeni bir eserin hikâyesi bitmiştir. Sırada ise yeni hikâyelerin arayışına düşmektir.
İlk yorum yapan siz olun