2020 Ocak ayında İkinci Adam Yayınevi tarafından yayımlanan “Okyanus Kokulu Düşler” adlı ilk şiir kitabıyla okurlarla buluşan Tülay Çelebi ile yazarlık ve edebiyat üzerine konuştuk.
•Mine Alpan: Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?
•Tülay Çelebi: Merhabalar, öncelikle böyle güzel bir gazetede bana da yer ayırdığınız için çok teşekkür ediyorum. 1978 İstanbul doğumluyum. Genç ebeveynli iki çocuklu bir ailenin bireyiyim. Tüm öğrenim hayatım ve yaşamım İstanbul’da geçti. Asıl mesleğim Muhasebe ve Mağaza Yönetimi. Sanat ile iç içe büyüdüm. Bu konuda çok şanslı hissediyorum kendimi. Müzik, resim, edebiyat v.s… Hepsine çocukluktan ayrı bir merakım oldu ve yaşamım boyunca duygu ve düşüncelerimi hep bir şekilde ifade etmeyi başardım. Biriken yaşanmışlıklarımı boş kağıt sayfalarıyla paylaşmaya başladım. Sonrasında da kitabımla sizlerin karşısına geldim…
•Yazarlık uzun bir yolculuk, sizde nasıl yankılar uyandırdığını öğrenmek isterim?
•Evet çok uzun bir yolculuk. Yazmak hem çok fazla kitap okumayı gerektiren, yorum gücü ile aynı anda yaşamla ortak bir sentez ortaya çıkaran uzun soluklu bir uğraş. Yolun çok çok başındayım. Kendimi keşfetmeme, hayata bakış açıma ve olgunlaşmama ışık tutan bir yol olarak görüyorum. Bu da beni çok heyecanlandırıyor. Çok büyük bir sorumluluk ifade ediyor benim için. Yaşama kendimden bir parça bırakmak beni umutlandırıyor. Yarınlara daha bir umut dolu bakıyorum. Sanırım artık yazmadan yaşayamam bunu da biliyorum.
•Yazı konusunda size neler ilham verir?
•En başta insan diyelim. Sonrasında tüm canlılar, doğa, en çok düşlerim ve tabi ki gerçekler.
•İlk kitabınız olan “ Okyanus Kokulu Düşler”e değinelim biraz. İçinde “veda var, özlem var, aşk var”. Burada gerçek bir yaşanmışlık hikayesini mi konu aldınız?
•Çok güzel bir soru Mine hanım. Evet, kitabımın arka kapak yazısında da bunu en içten duygularımla belirtmeye çalıştım. Sonuç da bizi biz yapan yaşadıklarımızdır. Acısı ve tatlısıyla. Hatırlayalım mı? “Kırık düşlerimi, yaralı aşkımı, vedalarımı, hasretle çıktığım yolları, özlemle beklediğim geceleri, gözümden dökülen inci taneleri ile dile getirdiğim mısralarımı, yüreğimdeki kor ateşlerle kurutup döktüm beyaz sayfalara. Bir tutam da olsa yüreklerinize dokunabilmek umudu ile.”
•Günümüz edebiyatına dair neler düşünüyorsunuz?
•Hepsini birlikte düşündüğümde güzel bir edebiyat dünyası görüyorum. Son yıllarda yayımlanan kitap çeşidi büyük oranda arttı. Çok fazla yazılıp, üzerinde çalışılıp yayımlanırsa o kadar iyi eserler ortaya çıkacaktır. Çeşitliliğin okur için çok şey ifade ettiğini, hepsinden tat alabileceği ayrı bir lezzet olduğunu düşünüyorum. Bir yazar kendini sınırlamadan duygu ve düşüncelerini özgürce ifade etmeli. Her daim kanatları takılı olmalı, uçabilmeli. Bu da okura ve topluma mutlaka olumlu yansıyacaktır.
•Zor olduğu kadar üretkenliğini de tetikleyen bir dönemden geçiyoruz. Bu süreçte yeni bir kitap projesine başladınız mı?
•İnsan ve doğanın birbirleri ile olan ilişkisi varoluştan bu zamana kadar sürekli değişimler geçirmiştir. Zor bir süreç geçiriyoruz. Bireyin bu gibi süreçlerde biraz da olsa sorgulama yapması gerektiğini düşünüyor, güzel çözümlerle bizi doğru sonuca götüreceğine yürekten inanıyorum. Çok yakında hepimiz sarılacağız. Evet, aslında benim ilk projem biyografik bir romandı. Şiir kitabıma öncelik tanıdım. Şuan üzerinde çalışıyorum.
•Bir tiyatro oyunu yazmayı düşündünüz mü?
•İnanın hiç düşünmedim ( Gülüyor ) Belki ileriki bir süreçte olabilir…
•Bir romanın başarılı olabilmesi için sizce olmazsa olmaz koşul nedir?
•Günümüzde de en çok konuşulan, çeşitliliğin çok fazla olduğu bu dönemde başarının anlam ifadesi herkese göre değişebilir. Roman içerisinde yararlı bilgiler içerirken, ders çıkarmamızı sağlayan, okurken düşündüren bir şeyler olmalıdır. Yaşamımız boyunca okuduğumuz her roman bizi birçok kişilikle tanıştırır ve birçok olayın içine sürükler. Yazar okuru geliştirirken, toplum içinde yararlı olmalıdır. Okur, romanın içinde kendisinden bir parça bulduğunda ya da duygularına dokunduğunda amacına ulaşmış oluyor. Ve, başarıdan çok değerli olmak için çalışırsak yaşamın daha anlamlı olacağını düşünüyorum . Sonuçta başarı tüm yaşamı kapsayan uzun bir serüven. Bunu da çok anlamlı Balzac’ın sözüyle taçlandırmak istiyorum. “Bilginin efendisi olmak için, çalışmanın uşağı olmak şarttır.”
•Son olarak Gazete Sanat okurları için üç film ve üç kitap önerinizi paylaşır mısınız?
•Sevgili Gazete Sanat okurlarına;
Kelebeğin Rüyası, The Words (Çalıntı Hayat) ve son dönemde çekilen, gerçekten çok beğendiğim ve yüreğimde izler bırakan, izlemeyenler için 7.Koğuştaki Mucize filmlerini önerebilirim.
Kitap olarak aslında o kadar çok ki; Kürk Mantolu Madonna Sabahattin Ali’nin vazgeçilmez ve insan psikolojisine derinlemesine dokunan, ilişkileri ince ince dokuyan, iki yalnız insanın cesurca yaşadığı ve tarifini yapamayacağımız bir aşk hikayesini anlattığı kitabını, çok sevdiğim Şükrü Erbaş’ın Bütün Şiirleri-2 kitabını ve okurken çok etkilendiğim gerçek bir yaşam öyküsü Frank McCourt’un Angela’nın Külleri kitabını önerebilirim.
Tekrar bu güzel sohbet için teşekkür ediyorum. Tüm Gazete Sanat ekibine saygı ve sevgilerimi sunuyorum…
Röportaj: Mine Alpan
Her ikinize de başarılar diliyorum, Tülay ve Mine.Umarım başka dillerde basılıp yayınlandığını görürüz Tülay,yolun açık olsun..
Ramazan bey, ilginize çok teşekkür ediyorum.Sitemizi takipte kalın, Gazete Sanat ailesi olarak aynı zamanda bayramınızı kutluyoruz.Sevgi ve saygılarımı sunuyorum….