Yazan: İdil Güney Şimşek
Bir müzik eserini oluşturan başlıca unsurlar; besteci, müzik yapıtı, icracı/yorumcu, dinleyici ve toplum iken; müziği ekonomik, politik, teknolojik, kültürel gelişmelerden ve toplumsal dönüşümlerden bağımsız ele almak mümkün değildir.
O nedenle öncelikle mekanik saatin olmadığı bir döneme doğru kısa bir yolculuğa çıkmaya ne dersiniz?
Öyle bir döneme gideceğiz ki bu dönemde zamanın belirleyicisi toprak, yer. Ulaşım ve teknoloji alanındaki gelişmeler henüz yaşanmamış ve toplumlar ekim, hasat, yağış gibi unsurlara göre zaman-mekân ilişkisini kuruyorlar. Tekrar eden doğa döngülerine dayanan döngüsel bir zaman anlayışı söz konusu. Toplumbilimci Giddens’a göre “ne zaman” sorusuna “nerede” eşlik ediyor.
Şimdi yavaş yavaş bu dönemden çıkalım ve tarım toplumundan modern topluma geçelim. Bu dönemde sanayi devrimi ile üretim güçlerinin temel belirleyici olduğu yeni mekânsal sistemlerin meydana geldiğini görüyoruz. Standart zaman biriminin ortaya çıkmasıyla yere bağlılık azalıyor ve maddi, somut olan topraktan soyut, düşsel olana doğru evrilen bir mekân algısı oluşmaya başlıyor. Modern zaman düzenlemesi ise döngüsel olmaktan çıkarak doğrusal, kesintisiz bir hal alıyor ve önümüze geçmiş-şimdi-gelecek çizelgesini koyuyor.
Sanayi sonrası döneme geldiğimizde ise “her şeyin her yerde, her yerin her yerde ve(ya) her zaman olabileceği” yepyeni bir hayata merhaba diyoruz.
Antropolog ve coğrafyacı Harvey’in “Zaman-Mekân Sıkışması” terimi ve “Küresel Köy” olgusu ile tanışıyoruz. Kapitalist hayat hızının arttığı; mekânsal duvarların yıkıldığı, parçalandığı ve dönüştüğü enformasyon toplumunda zaman da artık süreksiz ve parçalı bir hale geliyor. İşte, zaman-mekân sıkışması denilen kavram da tam olarak bireyin kendini tanımladığı zaman ve koordinatlardaki belirsizliğe, kaymaya ve dolayısıyla algısını etkileyen duruma işaret ediyor.
Herhangi bir aidiyet duygusu duymaksızın içinden geçip gittiğimiz yapılar: Yok- mekânlar.
Antropolog Augé’nin tanımlamasıyla dönemin temelini non-lieu, Türkçe çevirisiyle “yok-mekân” oluşturuyor. Yok- mekânlar, bulundukları coğrafya ile sosyal, kültürel, fiziksel bağları kopmuş, süreklilik ve bütünlük arz eden bir kimliğe sahip olmayan, zamanın anlık yaşandığı, tarihselleşemeyen dolayısıyla bireyin benimsemesinin ve kalıcı bir bağ kurmasının mümkün olamadığı yapılara dikkat çekiyor.
Peki, yerimizin yurdumuzun olması ve zamansallık kavramı, varoluşumuzu anlamlandırabilmek için ihtiyacımız olan güven sisteminin olmazsa olmazları değil midir?
Bu noktada bir nevi sınırların yok olmasıyla birlikte güven sistemimizin çöktüğünü söylemek ve de belirsiz anlardan oluşan hızlı, akışkan bir toplumda kimi zaman haz verici kimi zamansa tedirginliğe sürükleyici bir maceranın içine düşmüş, yersiz yurtsuz varoluş mücadelesi veren bireylere dönüştüğümüzü söylemek yanlış olmayacaktır.
O halde kitle çağındaki varoluş maceramızda müzikle buluşabiliriz.
Müzik, günümüzde büyük ölçüde mekânsal ve varoluşsal sürekliliği sağlayan yapısı ile tutunduğumuz kurtarıcımız olmuştur diyebiliriz.
Müziğin kamusal ve özel alandaki işlevine geçmeden önce kısaca ontolojik yapısına değinmemiz gerekirse; müzik, diğer ses kaynaklarından farklıdır çünkü seslerden oluşan maddi (real) yapıya ve aynı zamanda duygu, anlamlardan oluşan tinsel (irreal) bir yapıya sahiptir. Komplekstir. Bununla beraber müziğin yalnız tinsel yapısına yahut seslerden yani titreşimlerden oluşan maddi yapısına dikkat çeken kuramcılar da mevcuttur.
Bizim altını çizmek istediğimiz nokta; müziğin kendine özgü yapısıyla zamana, mekâna, hayallere ve anılara etki edebilecek güçte olmasıdır. Sosyolog Ergur’un ifadesiyle bu durum müziğin, bütün sanatlar içinde en “sızan” özellikte olmasıyla açıklanabilir.
Hatırlayalım, insan çevresiyle etkileşimde bulunan, dış dünyayı algılama ve anlamlandırma süreçlerinden geçen bir varlıktır. Birey olarak aslında müzikle etkileşime gireriz, kurduğumuz ilişki bağlamında müziğe anlamlar yükleyebilir, bir keşfe çıkabilir ve büyülü anlar yaşayabiliriz.
Müzikolog Schering, “Bütün sanatlardan o (müzik), en fazla toplum kurucu güce erişmiştir.” ifadelerine yer vermiştir.
Müzik, hayatın her alanında ve her yerdedir. Burada düşünmemiz gereken müziğin her yerdeliğinin günümüz toplumundaki olası işlevleridir.
Kafelerde restoranlarda, asansörlerde tuvaletlerde çalan müzikle başlayalım. İşlevi dış sesleri bastırmak, tedirgin edici sessizliği yok etmek midir?
Gün boyu açık ofiste çalan müzikle devam edelim. Herkesin farklı müzik beğenisi olabilecekken tüm çalışanları motive etmek gibi bir işlev yükleyebilir miyiz?
Bir de yürürken taktığımız kulaklıklarımızdaki müziği duyalım. Müziksiz yapamamak mıdır? Bir çeşit izolasyon mudur? Yoksa kalabalığın içinde kendi mikro alanımızla var olmamızı sağlayan yeni tip bir sosyalleşme biçimi midir?
Peki ya arkadaş buluşmalarımızda sohbetin altında akan müzik? Gerçek bir müzik dinleme pratiği midir?
Ve son olarak, tek bir tuşla istediğimiz an, istediğimiz şekilde başlatıp, durdurup sonlandırabileceğimiz parmaklarımızın ucundaki müzik? Büyülü bir deneyim midir?
Kısmen hepsine, belki kimisine ve nicesine evet/hayır diyerek derinleştirebileceğimiz pek çok işlev yüklenmiştir müziğe. Fark etmemiz gereken müziğin kendi bağlamından uzaklaştığı gerçeğidir. Kimi zaman ideolojik bir aygıt, kimi zaman bir pazarlama aracı, kimi zaman ise fon müziği halini alan müzik; her an her yerdeliği ile günümüzde yitirdiğimiz zaman-mekân unsurunu inşa etmemizi sağlayan bir işlev üstlenmiştir artık.
Ve evet, yersiz yurtsuz varoluş maceramızda bize zamansallığı hatırlatan; akışkanlığın, parçalanmışlığın içinde kuşatıldığımız tedirginlik, sıkkınlık, haz arayışı, güvensizlik, boşluk gibi duygularla bir dereceye kadar mücadele etmemizi sağlayan kurtarıcımız olmuştur. Kurtarıcımızı fark edip kendisini dinlemeye, özüyle buluşmaya ve birbirimizi anlamaya hazır mıyız? Müzikle, sevgiyle.
Tebrik ederim. Çok güzel bir yazı olmuş. Ellerinize emeklerinize sağlık
Çok teşekkürler.
Çok güzel bir anlatı. Benim için müzik daha çok izolasyon işlevi görüyor. Kulaklıkla dinşesem de dinlemesem de.Fakat mekansız varoluşa alışamadım..
Tebrikler..:))
Çok teşekkür ederim, evet izolasyon da bize sağladığı imkanlardan biri 🙂 Mekansız varoluş zorlayıcı, haklısınız.
Harika bir betimleme ve çok güzel bir anlatım👍
Çok teşekkür ederim, mutlu oldum
Kalemine ,yüreğine sağlık Idil’im.Yolun açık olsun.Basarilar.
Çok teşekkür ederim 🙏
Kalemine, yüreğine sağlık. 😍👏
Idil’cim anlatimini yorumlarini çok beğendim.yazilarini severek okuyorum. Hem genetik olarak hem de eğitimde ki yetkinlinliğin sanatini ve yazilarini severek takip ettiriyor. Tebrik ederim.
Birsonraki yazini heyecanla bekliyorum.
Teşekkür ediyorum, mutlu ettiniz. Sevgilerimle.
Sevgili Yeğenim İdil, seni tebrik ediyorum… çok güzel bir anlatımla bizi MÜZİK konusunda daha güzel bir yaklaşımla bilgilendirdiğin için… yazılarını okumak için sabırsızlıkla bekliyorum… sana ve eşine sevgilerle… Ö.AKGÜN
Çok teşekkür ederim. Sevgilerimle.
Idilcim harika bir yazi. Ne kadar guzel anlatmissin emegine saglik.
Çok teşekkür ederim 🙏
Idilcim yazini cok begendim. Yeni yazilarini bekliyorum. Basarilar.
Çok teşekkür ederim 🙏
Sevgili İdil hanım, çok değerli babanız sayesinde sizi de tanımış olmak ne güzel. Bu güzel yazınız sonraki yazınlarınızı da merakla bekletecek bana. Ruhunuza, elinize sağlık. Müzikle ve sevgiyle sağlıklı günler dilerim.
Teşekkür ediyorum. Hepimize sağlıklı, sevgi ve müzik, sanat dolu günler 🙏
İdilcim yorumların çok güzel. Küçük yaşta müzikle ve sanatla ilgilenen birisi olarak müziğin evrensel bir dil olduğuna inanıyorum. Tebrikler başarılar dilerim. Sevgiler.
Çok teşekkür ederim, kesinlikle müzik evrenseldir 🙂
Harika… Ne güzel bir anlatım. Kalemine, yüreğine sağlık
Teşekkür ederim 🙏
İdil’ciğim yazını çok beğendim, tebrik ederim. Bence de bir çok işlev yüklenmiştir müziğe, müziksiz bir dünya düşünemiyorum. Güzel yazılarının devamını bekliyorum.
Çok teşekkür ederim. Müziksiz bir dünyayı hayal bile etmek istemedim 🙂
Bu genç arkadaşı kutlarım. ufuk açıcı sosyolojik ve felsefi alt yapısı olan bir analiz
Çok teşekkür ederim Fikret Bey. Saygı ve sevgilerimle.
Bu güzel anlatım için kaleminize sağlık İdil hanım. Müziğin, hayatımızın birçok anında bizimle olduğu çok güzel anlatılmış.
Çok teşekkür ederim Füsun Hanım. Saygı ve sevgilerimle.
Müzik ve yaşam arasında kurduğunuz bağlantı cok guzel,gercekten de fast food tipi yiyecek salonlarında çalınan hızlı muzik hep dikkatimi cekmistir ,”ye ve git digeri gelsin ” şeklindeki tüketim modeli, yasama sartlarımızı belirlemede müziği ve beraberinde renkleri de kullanır.
Sanat ruhu besler muzik de onun bir parçasıdır güzel yazınızı,tespitlerinizi zevkle okudum ,teşekkürler.
Çok teşekkür ederim Zehra Hanım. Bu alanda yüksek lisans tezi yazmıştım zamanında. Saygı ve sevgilerimle. Sanatın ruhumuzu beslemeye devam etmesi dileklerimle.
Bu yönüyle hiç düşünmemiştim bu denli derinliğini…Tesekkurler emeğin ve aydınlatıcı bilgileriniz için.
Çok teşekkür ederim, mutlu ettiniz. Saygı ve sevgilerimle.
Özellikle son cümleyi çok sevdim .Yüreğine sağlık Idilcigim,başarılarının devamını dilerim.
Çok teşekkür ederim 🙏 Umarım.
Özellikle son cümleyi çok sevdim Idilcigim,yüreğine sağlık.Başarılarının devamını dilerim.❤
Müzik ilaç .umut.iletişim.insani duyguları aktive eden muhteşem bir sanat.Öyle mucize bir ilaç ki hayvanlara dinletildiğinde bile onların verimini arttıran insanların hislerini ifade eden bir unsur.Şopeni severmisiniz ismiyle filmlere isim olan hayatımızın bir büyük parçası.Bu güzel yazı beni tekrar bana tanıttı.Tebrikler.
Çok teşekkür ederim. Kesinlikle sanatın iyileştirici gücüne inanıyorum. Çok doğru 🙏
Müzik ilaç .umut.iletişim.insani duyguları aktive eden muhteşem bir sanat.Öyle mucize bir ilaç ki hayvanlara dinletildiğinde bile onların verimini arttıran insanların hislerini ifade eden bir unsur.Şopeni severmisiniz ismiyle filmlere isim olan hayatımızın bir büyük parçası.Bu güzel yazı beni tekrar bana tanıttı.Tebrikler.
İdil’ciğim müzik konusuna sosyolojik bir bakış açısıyla yaklaşarak çok derin çok güzel bir yazı hazırlamışsın.Ellerine emeğine sağlık.Müziksiz bir yaşam çok eksik olurdu.Başarılarının devamını diliyorum,güzel yazılarını sabırsızlıkla bekliyorum
Çok teşekkür ederim. Müzik, sanat hep olsun 🙏
Çok güzel anlatım müzik tadında okudum yüreğinize elinize sağlık
Çok teşekkür ederim 🙏 Saygı ve sevgilerimle. Müzik tadı hiç eksik olmasın…
[…] krizlerin çağında sanatın iyileştirici gücüne inanan biri olarak ilk kaleme aldığım yazı “Varoluş Maceramızda Müzik” […]
Çok güzel bir yazı. Elinize sağlık.
İdil hanım emeğinize sağlık
İdil hanim muzigi sevdirme konusundaki detayli yazinizi hayranlikla okudum.Emeginize saglik ve devamini bekleriz.