İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Alistair Hicks, Ahmet Yiğider’in “Karınca Yuvası” Sergisi Üzerine Yazdı

Sanatçı Ahmet Yiğider’in “Karınca Yuvası” sergisi Ankaralı sanatseverlerle buluştu. CerModern’in ev sahipliğinde gerçekleşen ve küratörlüğünü Dilek Karaaziz Şener’in üstlendiği sergide ziyaretçilere, metal ve bez kullanılarak üretilen dev boyutlu heykelin spiral planı içinde gezinirken karınca kokusunu alma olanağı sunuluyor.

Yazar ve uluslararası bir sanat küratörü olan Alistair Hicks’in “Karınca Yuvası” için kaleme aldığı ve “Heykelde Duyusallık ve Karınca Yuvası” isimli kitapta yayınlanan makaleyi aşağıda sizlerle paylaşıyoruz:

Sanat dünyası polimatlarla yani çok sayıda bilimsel disiplinle donanımlı sanatçılarla fazla ilgilenmez; tüm zamanların en büyük sanatçısı Leonardo polimat olsa bile. Polimat sanatçılar Man Ray, Duchamp, Muybridge ve benzerleri açısından 20. yüzyıl iyi bir dönemdi. Tomas Saraceno, Tony Cragg ve çağdaşları olan tüm polimat sanatçıların çalışmalarında bilimin varlığı çok önemlidir. Bununla beraber, günümüzde sanat ile bilim arasındaki mesafe büyümeye devam ediyor. Ahmet Yiǧider’in Karınca Yuvası ise, bu mesafeyi hiç umursamadan bilim ve sanatı kaynaştırıyor.

Çoğu sanatçı beş duyumuzdan en az ikisini görmezden gelir. Türkiye bu alanda öncü olma konusunda güzel örnekler veriyor. İstanbul Teknik Üniversitesi’nde Doçent Cevdet Erek, sanatsal çalışmalarında ses kullanımına öncülük etti. Yiğider ise koku konusunda öncü.

Yıllar önce, karıncalar kutsal konumlarını kazanmadan önce çocuklar için ahşap kutulara kurulan karınca yuvaları çok yaygındı. Bu kutuların sürgülü ahşap kapakları kaydırıldığında yuvanın cam tavanı ortaya çıkar, camın altında karıncalar yuvanın labirentlerinde kraliçelerinin buyruklarını yerine getirmek için etrafta koşuştururdu. Meraklı ve biraz acımasız bir çocuk olarak gözlerimin önünde açılan gelişmiş kraliçe hükümranlığı beni büyülemişti. Koku duyduğumu hatırlamamakla beraber kokunun anılarımız için çok güçlü bir tetikleyici olduğunu bilirim.

Ahmet Yiǧider’in yarattığı Karınca Yuvası’nda, büyük konik bir yapının içinde yalın bir spiral labirent var. Bu konik yapının içinde yürüyebiliyoruz. Labirenti oluşturan izleri bırakan karıncalar, mitolojideki “İz Bırakan Ariadne” değil.

Karıncaların çok gelişmiş bir koku alma duyusu vardır. İletişim, feromon salgısı ve algısıyla sağlanır. Mitolojideki “Yol Bulan Theseus” karınca dünyasının gelişmişliğini bilseydi, yol bulma konusunda kendi sezgilerini sorgulardı.

Ahmet Yiğider’in Karınca Yuvasında da yer alan spiral kavramı iki çağdaş sanat yapıtını hatıra getiriyor: Biri Anish Kapoor’un Venedik, San Giorgio Maggiore adasındaki aynı adı taşıyan kilisede 2011’de yarattığı ya da yeniden yaratmayı denediği “Kutsal Ruhun Yükselişi – Holy Spirit in his Ascension” adlı eseridir. Bu eserde, kilise mekânı içinde yerden göğe yükselen spirali andıran ince uzun bir bulutsu hüzmeyi bazen görebilirsiniz; bazen de göremezsiniz. Buna karşılık, Carsten Höller’in 2006 tarihli “Deney Alanı” adını verdiği eseri, sanılanın aksine yerçekimine meydan okumaya çalışmıyor. Deney, dev bir dikey spiralin dibine doğru hızla kaymanın verdiği hazla karışık korkuyu övgü yapıyor. Ünlü Fransız düşünür Roger Caillois bu deneyi ‘sağduyulu ve açık bilinçle yaşanan şehvetli bir panik’ olarak tanımlamıştı. Spiral dışında Kapoor’un ve Höller’in eserleri, Yiǧider’in kokuyu irdeleyişini çağrıştırmaz. Karınca Yuvası adlı eserin merkezinde karınca kokusu vardır.  

Patrick Suskind’in ürkünç ama harika romanı “Koku”, kokuya karşı sıra dışı bireysel saplantıyı anlatır.  Koku kitabının bir sanat eseri olması, kitapta geçen olaylardan kaynaklanmaz. Ahmet Yiğider dünyanın Dionysian bir sonu olacağı hakkında Suskind’in aksine, hiçbir uyarıda bulunmaz. Bunun yerine, çalışkan karıncalara olan çocuksu hayranlığımızı ve bize düşündüğümüzden çok daha fazlasını öğretebileceklerini göstermeye çalışır. Ahmet Yiğider, Moskova Kavramsalcılarından Gennady Donskoy, Mikhail Roshal ve Victor Skersis üçlüsü ile daha çok şey paylaşmakta. Üçlü 1970’lerdeki ilk çalışmalarında kendilerini bir “Yuva”nın içindeki sakinler olarak tanımladılar.  Sonrasında “The Nest – Yuva” adını sahiplendiler. Karınca Yuvası, bu üçlünün “YUVA”sı kadar sıcak ve rahat olmayabilir; ama benzer bir mesajı var: “Birlikte çalışmanın yeni yollarını bulmalıyız.”

ALISTAIR HICKS

İlk yorum yapan siz olun

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir