Türk Halk Müziği sanatçısı Ömer Aydoğan ile yeni albümü Zemheride Kalmışım üzerine keyifli bir röportaj gerçekleştirdik.
–Ömer Bey merhaba. Öncelikle sizi biraz tanıyarak başlayalım. Nerede doğdunuz, müzikle tanışmanız nasıl oldu?
Ben Ömer Rıdvan Aydoğan. 4 Ocak 1991 İstanbul Fatih doğumluyum. Müzikle annemin bağlama çalmamı istemesiyle ilk olarak Gaziosmanpaşa’da bulunan Milli Eğitim Bakanlığı Özel Serdar Serttaş Müzik Merkezi’nde bağlama eğitimi alarak başladım. Serdar hocamın sabrı, rehberliği ve yoğun ilgisi sayesinde kısa sürede bağlamayı öğrenmeye başladım ve daha sonra müzik merkezini dereceyle tamamlayarak diplomamı aldım.
Daha sonra TRT Atakent Türk Halk Müziği Korosu ve çok değerli hocam Fuat İkiz ile tanıştım. Fuat hocam, sadece bir öğretmen değil, aynı zamanda bana sahneye çıkma cesareti veren, müziğin inceliklerini büyük bir özenle öğreten bir rehber oldu. Onun sayesinde sahne deneyimim derinleşti ve müziğe bakışım bambaşka bir boyut kazandı. Bugün geldiğim noktada, bana kattığı bilgi, sabır ve ilham için kendisine minnettarım.

-Türk Halk Müziğine yönelmenizde kimlerin veya hangi dönemlerin etkisi oldu?
Ben türküyle büyüyen biriyim. Ama beni etkileyen şey sadece gelenek değil, bu müziğin zamansız oluşu. Bugün bir türkü dinlediğinizde hâlâ kendinizi bulabiliyorsunuz. Çünkü gerçek duygular asla eskimiyor.
-Ailenizde ya da çevrenizde müzikle ilgilenen biri var mıydı, yoksa bu tamamen sizin kişisel yolculuğunuz muydu?
Aslında profesyonel anlamda müzikle uğraşan kimse yoktu ailemde ama müzik hep vardı. Belki nota bilen birileri yoktu ama herkes yürekten türküler söyler ve dinlerlerdi. Bu da benim yolculuğumun başlamasında bir yol oldu.
-5 yıl önce yayımladığınız “Ellerde” single’ı ile müzik dünyasına adım attınız. O dönemi nasıl hatırlıyorsunuz?
Ellerde single’ından hemen sonra dünya genelinde yaşanan üzücü pandemi dönemine girdik ve aslında süreç beklediğim gibi geçmedi. Aslında müzik dünyasına ilk profesyonel adımımı en zor dönemde attım diyebilirim. Ama ben yılmadım üretmeye devam ettim.
-O dönemden bugüne kadar geçen 5 yılda müzik yolculuğunuzda neler değişti?
Bu zaman bana müziğin hayatımın merkezindeki yerini daha net gösterdi. Zorluklar, duraklamalar, yeniden başlama cesareti… Hepsini yaşadım. Ama her defasında müziğe tutunarak ayağa kalktım. Bugün daha bilinçli üreten, söyleyeceği sözü olan ve kendi yoluna daha çok inanan bir sanatçı olduğumu hissediyorum. Şöhret ya da sayılar değil, müziğin ruhuna hizmet etmek benim için daha önemli hale geldi. Ve bu doğrultuda bir çok eser kaleme aldım.

-5 yıl aradan sonra dinleyicinizle buluşan “Zemheride Kalmışım” albümü nasıl doğdu?
Benim için albüm yapmak sadece kariyerde bir adım değildi; bu, yüreğimde biriken türkülerin bir araya gelmesiydi. Bu yol kolay değildi ama bu süreçte bende yalnız değildim. Hayat yolculuğumda yanımda duran, yüreğimi anlayan eşim vardı. Onun desteği bana cesaret verdi. Müzik bir emek ve sabır işi ise, sevgi de onun en büyük ilhamı. Bu albüm, tam da bu ikisinin birleştiği yerde doğdu.
Daha sonra yüreği de kendi gibi güzel olan Barış Özden abim ile tanıştım. O an anladım ki, bu albümün doğru ellerde şekillenmesi gerekiyordu. Barış abim müziğe, hislere ve hikâyeye gerçekten değer veren biri. Onunla çalışmak, her şarkının ruhuna dokunmak için bana güven veren bir yolculuktu. Albümün her aşamasında birlikte düşündük, birlikte hissettik ve birlikte ürettik. Onun rehberliği ve desteği olmasaydı ‘Zemheride Kalmışım’ bu kadar derin ve samimi bir hâl alamazdı.
-Albüm ismi oldukça duygusal bir ifade taşıyor. “Zemheride kalmak” sizin için ne anlama geliyor?
Zemheride kalmak benim için hayatta duraksadığımız, sınandığımız ama vazgeçmediğimiz anları ifade ediyor. Albüm, sadece duygusal bir dönemi değil; aynı zamanda direnç ve yeniden başlama kararlılığını da anlatıyor. Zorluklar insanı kırmaz, aksine şekillendirir; albümün her notasına bu mesajı işledik.
-Albümde toplam 10 şarkı yer alıyor. Bu şarkıların oluşum süreci nasıl ilerledi?
Bu 10 şarkı aslında bir yolculuğun durakları gibi. İlk fikirler bir deftere, bir ses kaydına döküldü; sonra stüdyoda yeniden hayat buldu. Her şarkı, duygularımı ve yaşadığım deneyimleri en samimi hâliyle yansıtmak için zamanla şekillendi. Barış abim, her adımda bana yol gösterdi ve şarkıların kendi iç dünyalarını korumalarına yardımcı oldu.
-Şarkıların söz ve müziklerinde size eşlik eden isimler var mı?
Toplam 10 şarkıdan birinin söz ve müziği tamamen bana ait, beş şarkının söz ve müziğinde ise Barış Özdene ait. Ayrıca dört şarkı ise anonim, sevdiğim türkülerin modern düzenlemeleriyle albüme dahil oldu. Böylece hem kendi hikâyemi anlatabildim hem de köklerime ve geleneklere saygıyı korudum.
-Albümde öne çıkan bir parça var mı, sizin için özel bir hikâyesi olan?
Albümde benim için özel bir yeri olan bir parça var: “Evlerinin Önü” adlı uzun hava. Bu eserin hikâyesi, ailemle ve geçmişle çok derin bir bağ taşıyor. Babamın dayısı, hayatı boyunca çok güçlü ve sevilen biriydi, ancak kanserle mücadele ettiği dönemde büyük acılar yaşadı. İşte tam o zor zamanlarda, duygularını ve yaşadığı sıkıntıları ifade etmek için bu uzun havayı yazdı. Ne yazık ki, parçayı tamamladıktan kısa bir süre sonra vefat etti.
Onu hiç unutmamak için bana adını verdiler ve ben Ömer Aydoğan oldum. Yıllar boyunca babam ve dayımdan dinleyerek büyüdüm bu uzun havayı. Albüm çıkınca ise içimde bir arzuyla, adını taşıdığım kişinin bu özel eserini yorumlamak istedim. “Evlerinin Önü” benim için sadece bir şarkı değil; hem ailemin bir hatırası hem de bana müzikle bağ kurma yolunda ilham veren bir miras.

-Bu albümde önceki çalışmalarınıza göre müzikal olarak ne gibi farklılıklar veya yenilikler yaptınız?
Albüm boyunca Erdinç Onar, Gökhan Kantos, Polat Akarçay gibi müzik dünyasında güçlü ve profesyonel olan kişilerle çalıştım. Onların deneyimi ve yönlendirmesiyle şarkılar, hem teknik olarak hem de duygusal olarak çok daha güçlü bir hâl aldı.
-Kayıt süreci nasıldı? Stüdyoda sizi en çok zorlayan ya da en çok heyecanlandıran anı hatırlıyor musunuz?
Her şeyi sıfırdan öğrendim diyebilirim: stüdyo disiplini, prodüksiyon süreci, dinleyiciye ulaşmanın yolları…
En heyecanlandığım an ise ilk defa albümün tamamını baştan sona dinlediğimiz andı, yıllardır içimde taşıdığım bir hayalin artık gerçeğe dönüştüğünü o an hissettim.
-Günümüzde Türk Halk Müziği nasıl bir yerde sizce? Genç kuşak dinleyicilerin ilgisini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türk Halk Müziği bir kültür mirası, duyguların ve hikâyelerin sesli kaydı. Bugün genç kuşak farklı müzik türlerine ilgi gösteriyor ama doğru yorum ve modern dokunuşlarla halk müziği onlara da hitap edebilir. İnsan duyguları değişmiyor; aşk, hasret, hüzün ve sevinç hep aynı. Önemli olan bu duyguları günümüzün diliyle anlatabilmek. Ben albümümde bunu denemeye çalıştım.
-Kendi sanat anlayışınızı birkaç kelimeyle tarif etmenizi istesem, neler söylersiniz?
Benim için müzik, hikâyeleri yaşatan, duyguları sesle buluşturan ve dinleyiciyle gerçek bir bağ kuran bir ifade biçimi.
Zemheride Kalmışım dinlemek için tıklayın.











İlk yorum yapan siz olun