İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Özge Erdem ve Kemal Kayaoğlu Takımyıldızları Oyununu Anlatıyor

Bilim kurgu ile insan ruhunun derinliklerini harmanlayan Takımyıldızları, paralel evrenler üzerinden hayatın “ya başka olsaydı?” sorusuna dokunan sıra dışı bir tiyatro deneyimi sunuyor. Oyunun oyuncuları Özge Erdem ve Kemal Kayaoğlu bu yolculuğun perde arkasını ve sahnedeki büyüsünü konuştuk.

Oyunda zaman ve seçimler paralel evren üzerinden anlatılıyor. Mary ve Roland’ın her “Ya böyle olsaydı?” seçeneğini siz nasıl yorumlarsınız?

ÖE: Karakterlerin içinde bulunduğu koşullar farklı ve yapacakları seçimlerin sınırı yok. Ama her bir evrende bir şey onları ikna ediyor. O ikna noktasını bulup çıkarmak oyunun en yaratıcı kısımlarından biri. Hikâye bütünlüğü içinde onlara ait olan ve metne hizmet eden motivasyonu yorumladık. Birbirleriyle de bir denge kurduk.

KK: Her bir evrende yaptığı farklı seçimlerin kısa ve uzun vadeli sonuçlarını tecrübe ediyorlar. Karakterler o anda içinde bulunduğu biricik evrenin şartlarından doğan kararlarıyla yaşıyorlar. Bu çoklu evren yapısı, seyircinin her evrende izlediği aynı kadın ve erkeğin kişiliklerinin başka yönlerini keşfetmesine olanak sağlıyor.

Oyunun temposu çok hızlı. Bağlamı takip etmek için seyircinin de sizle birlikte koşması gerek adeta. Bu yoğun geçişler oyuncu olarak sizi nasıl etkiliyor?

ÖE: Bu geçiş ritmi özellikle tercih ettiğimiz bir biçim. Hem oyuncu hem de seyirci için herhangi bir sığınak olmadan hikâyeye ve karakter motivasyonuna odaklanmak istedik. Takımyıldızları’nda zihinsel ve bedensel olarak bu matematiğin içine yerleşmek, hikâyeyle daha da güçlü bir bağ kurmamı sağlıyor. Çok severek oynuyorum.

KK: Tiyatronun oyuncudan olduğu gibi seyirciden de izlerken bir emek istediğini düşünüyorum. Ben şahsen bir evrenden bir diğerine büyük bir zevkle atlıyorum diyebilirim. Çağımızın insan yaşamına getirdiği hızı düşünürsek, bu tempoda oynamak seyircinin dikkatini diri tutarak, mümkün mertebe oyundaki hiçbir anı kaçırmamasını sağlıyor.



Sizce bu hızlı yapı seyirciye ne hissettiriyor? Duyguda bütünlük mü ya da birçok alternatif arasında kayboluş gibi mesela…

ÖE: Bir bütünlüğü elbette kurguladık. Bir oyun sahnelerken seyircinin hangi hislerle oradan ayrılmasını arzuladığıma dair bir tutunma noktam oluyor. Seyirciyi kendi hafızasında zamansal ve teatral bir yolculuğa çıkarmayı hedefledik. Aldığımız olumlu yorumlar da buna işaret ediyor. 

Şeffaf kutular, mercekler, LED ışıklar… Bu görsel dil nasıl şekillendi?

ÖE: Görsel ve işitsel tercihlerin oyunun dünyasıyla tutarlı olması çok önemliydi. Ritmi ve zaman kavramını odağa aldık. Tasarımcılarımızla da hikâyenin bize sunduğu yaratıcı alana ve duyguya hizmet edebilmesi için prova sürecinin çok başında bir araya geldik. Karakter motivasyonunu destekleyen ve hikâyenin ritmine çok yardımcı olan seçimler yapıldı. Sahne ve kostüm tasarımında Sıla Karakaya, ışık tasarımında Kemal Yiğitcan ve ses tasarımında Utkan Akçay ile keyifle çalıştık.

Kemal, çevirmen olarak ek bilimsel bilgi araştırması da yaptı. Bu araştırmadan sahneye yansıyan ilginç bir fark veya katkı oldu mu?

KK: Küçüklüğümden beri bilim-kurgu filmleri ilgimi çekmiştir. Astrofiziğe duyduğum özel ilgi sebebiyle, oyunu çevirme aşamasında izafiyet, kuantum, sicim ve çoklu evren teorileri hakkında daha fazla okuma yaptım. Oyunu sahneye taşırken de hikayenin temelinde olan bilimsel verilerle tutarlı hareket ettik.

Özge hem yönetiyor hem oynuyor. Hem sahnede hem yönetmenlik masasında olmamız ne gibi avantajlar, zorluklar getiriyor?

ÖE: Takımyıldızları’nda ilk defa aynı anda hem yönetmenliği hem de oyunculuğu deneyimliyorum. Bu durumun tiyatroda özellikle fiziksel bir zorluğu var. Kendinizi dışarıdan görme şansınız çok kısıtlı. Fakat oyunda kurmak istediğim dünya ve yaptığım reji tercihi oyuncu odaklıydı. Tam bu noktada dış gözleriniz devreye giriyor. Yardımcı yönetmenimiz ve dramaturgumuz Aslı Ceren Bozatlı’nın katkısı büyük oldu. Sahne arkası ekibinin desteğiyle de prova sürecinde oyuncu olarak bana rahat bir yaratıcı alan kaldı.



Bu oyunun sizin için en anlamlı sahnesi hangisi? Neden?

ÖE: Bir sahne özelinde değil ama her geçiş anı bana çok güçlü geliyor. Hikayedeki karakterlere yüklediğiniz anlamlar ve aldığınız kararlar her şeyi değiştirebilir. 

KK: Kesinlikle son sahnemiz benim için en anlamlı olanıdır. Çünkü her ne olursa olsun karakterlerin birçok evrende, farklı koşullar altında, her halini görsek de son sahnede umut veren bir tablo var. Oyun sonrası seyirciyi bu duyguyla salondan uğurlamak benim için çok kıymetli.

Oyunun özellikle hangi yaş gruplarına veya profillere daha dokunduğunu düşünüyorsunuz?

KK: Takımyıldızları, konusu itibariyle herkesin mutlaka hem kendi geçmişinden hem de günümüzdeki yaşamından parçalar bulabileceği bir hikaye. Belli bir kültür veya coğrafi kodlar olmaksızın, on sekiz yaş üstü her kadın ve erkeğe hitap edecek, kelimenin tam anlamıyla evrensel bir oyun olduğunu düşünüyorum.

KAOS topluluğunu bu oyunla kurarken ne hedeflediniz? Türkiye’de çağdaş metinlerin sahnelenmesine dair bir misyonunuz var mı?

ÖE: Çağdaş metinler üzerine çalışan bir ekibiz. Buna bir misyon diyemem. Üretimlerimizi paylaşıyoruz. Yaratıcı süreçlerimizin ihtiyaçları ve motivasyonlarına odaklanıyoruz.

KK: Eğilimimiz, yaşadığımız çağın insanını anlatan hikayeleri seyirciyle buluşturmak.

Bu yaz ve yeni sezon için başka planlarınız var mı?

KK: 20-27 Haziran, 18 Temmuz ve 15 Ağustos tarihlerinde Beyoğlu’ndaki Tarihi Meşrutiyet Binası’nda bulunan Minoa Pera’da Takımyıldızları’nı sahnelemeye devam ediyoruz. Sezon boyunca düzenli olarak oynadığımız ve uzun süredir evimiz gibi gördüğümüz bu sahnede önümüzdeki sezon da olacağız. Gelecek yıl için ise bir süredir planladığımız Londra turnemizin çalışmalarına şimdiden başladık.

Takımyıldızları’nın biletlerine buradan ulaşabilirsiniz.

KAOS topluluğunu Instagram sayfasına buradan ulaşabilirsiniz.

İlk yorum yapan siz olun

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir