Her insan “biricik”tir ve diğer insanlardan farklı özellikler taşımaktadır. Çoğu insan farklılıkları kaçınılması gereken olumsuzluklar olarak görmektedir. Ancak aslında farklılıklar, kişisel yeteneklerin ortaya çıkması ve bireyin diğer bireyler ile sağlıklı ilişkiler kurmasına yardımcı olan fırsatlar şeklinde değerlendirilmelidir.
Toplumumuzda engelli bireyler; genellikle zayıf, çaresiz ve acınacak durumda kişiler olarak algılanmaktadır. Toplumun bu bakış açısına karşı engelli bireyler içine kapanık ve hayattan hiçbir beklentisi olmayan kişiler haline dönüşürler. İşte tam da bu noktada engelin bedenlerimizde değil yüreğimizde olduğu gerçeğini hatırlatmakta fayda görüyorum.
Günışığı Kitaplığı tarafından yayımlanan, çevirisi Azade Aslan’a ait, İskoçyalı eğitimci, yazar Victoria Williamson’ın kaleme aldığı Rüzgâr Kapanı, farklı engellerle mücadele edenlerin hikâyesini anlatıyor. İskoçya’nın küçük bir adasında yaşayan on dört yaşındaki Max, korkunç bir tekne kazasında işitme duyusunu kaybeder. Onu sağır bırakan tekne kazasından sonra kendini görünmez hissetmektedir. Arkadaşlarının ona sırt dönmesi ve evde özellikle babasıyla iletişiminin altüst olması yeni hayatına alışmasını iyice güçleştirir. Max, kazadan sonra özel eğitim ihtiyaçları olan çocuklarla aynı sınıfta okumaktadır. Max ve onun gibi dışlanan işitme engelli Erin, down sendromlu Beanie ve felçli David’den oluşan yeni ekibi ile “Belki de farklı olmak o kadar da kötü değildir,” diye düşünmeye başlar. Belki de farklı olmak tüm protestolara rağmen kurulan türbinlerin yarattığı değişimden adadaki herkesi kurtarmaya yönlendirecektir. Rüzgâr Kapanı, büyüleyici, macera dolu, düşündürücü ve bir yandan da şefkat dolu fantastik bir hikâye… Okurları, sakin ada yaşamını tehdit eden sinsi bir tehlikeye odaklanarak, gelişen teknolojilerin art niyetle kullanıldığında neler olabileceğini düşünmeye davet ediyor.
Bir yanda, diğerlerinden biraz farklı göründüğü için bir çocukla uğraşmanın normal olduğunu düşünenler, bir yanda doğuştan sağır olmakla sonradan dünyadaki tüm sesleri aniden kaybetmenin nasıl bir his olduğuna dair en ufak bir fikri olmayanlar, bir yanda farklı olan ve kalıba uymayan çocukların diğerlerini tedirgin etmesi, Max’in görülebilmek ve anlaşılabilmek için ailesine karşı gösterdiği çaba, amcası Stuart’ın onunla iletişim kurmak için özen göstermesi ve aynı ilgiyi babasından görememesi, Max’in kulaklarını kaybederek “özel ihtiyaçlı” bir çocuk olarak onları utandırıp, ailesi için işleri berbat ettiğini düşünmesi ve tüm bunlara rağmen sessizlikle barışıp kendine karşı verdiği savaşı kazanması müthişti.
İşitme engelinden down sendromuna kadar türlü zorluklarla yaşamaya çalışan çocukların bu kitapta okurlara öğretecekleri çok şey var. Sanırım en kıymetlisi de kalplerin birlikteliği! Sadece rüzgâr türbinlerine ve ordunun gizli deneylerine karşı savaş vermediler. Onlar birbirlerine inandılar, çünkü cesaretin içlerinde olduğunu biliyorlardı. Farklılıkların aslında birer engel değil, insanları birbirine bağlayan köprüler olduğunu vurguluyorlar. Yazarın sade ve akıcı dili, karakterleri derinlemesine işlemesi ve işaret dilinin yazıya doğru bir şekilde aktarılması, bu kitabı daha da etkileyici hale getiriyor.
Rüzgâr Kapanı, dostluk, dayanışma ve farklılıkların gücünü iliklerinize kadar hissedeceğiniz sürükleyici bir kitap. Kendinize karşı verdiğiniz tüm savaşları kazanabilmeniz dileğiyle…
Yazan: Hazal Özhan
İlk yorum yapan siz olun