Perde Sanat Tiyatrosu’nun “Bu Da Geçer Ya Hu” oyununda gazeteci rolüyle oyunun duygusal derinliğini sahnede başarıyla yansıtan Lara Mutlu, aynı zamanda Anadolu Ateşi’nin enerjik dans sahnelerinde de adından söz ettiriyor. Sanatın bu iki farklı yönünü bir arada başarıyla dengeleyen Lara, tutku dolu bir sanat yolculuğuna çıkmış durumda. Biz de onunla bir araya gelerek kariyeri, sanata bakışı ve gelecek projeleri hakkında keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.
–Lara Mutlu kimdir, bize biraz kendinizden bahseder misiniz?
İsmim Lara. TED Ankara Koleji’nde 10. sınıfa gidiyorum. Kendimi bildim bileli sahnelerde büyüdüm. 3 yaşımdan bugüne kadar dans hayatımın en büyük parçasını oluşturdu. Şu anda Anadolu Ateşi’nde dans ediyorum. Ayrıca okulumun Halk Dansları ekibindeyim. Sadri Alışık Kültür Merkezi’nde bir yıl boyunca oyunculuk eğitimi aldım. Perde Sanat Tiyatrosu ile yolumuzun kesiştiği “Bu Da Geçer Ya Hu” oyununda gazeteci rolünü canlandırıyorum. Meslek olarak tiyatro okumak istiyorum.
–Tiyatro oyununda gazeteci karakterini canlandırırken nasıl bir hazırlık sürecinden geçtiniz? Karakterinizle nasıl bir bağ kuruyorsunuz? Bize biraz “Bu Da Geçer Ya Hu” oyunundan ve oynadığınız karakterinizden bahsedebilir misiniz?
Oyunu izleyen tanıdıklarımın çoğu rolün bana çok uygun olduğunu söylediler ve hatta “tam senlik bir rol” yorumlarını birçok kişiden duyduğum olmuştu. Ancak bunu bu hale getirmek hiç de kolay olmadı. Hatta başlarda hiç kendi karakterime uygun bir rol olduğunu düşünmemiştim. Oyun, işgal zamanında verilen milli mücadeleyi konu alırken ben de dönemin halka haberleri ileten, heyecanlı gazeteci çocuğunu canlandırıyorum. İlk defa böyle bir oyunda yer almanın heyecanıyla tabii ki başlarda çok çekingen oynuyordum. Zamanla tüm ekip bana aile oldu, hepsinden çokça şey öğrendim ve öğrenmeye de devam ediyorum. Rolü ilk aldığımdan itibaren provalarda bana yaptıkları yorumlar benim için çok önemliydi. Ben de elimden geldiğince bu yorumları dinleyerek rolü şekillendirmeye çalıştım. Ortaya güzel bir şey çıktı gibi geliyor bana, açıkçası oynarken de oldukça keyif alıyorum.
–Tiyatro ve dans arasındaki dengeyi nasıl sağlıyorsunuz? Perde Sanat Tiyatrosu’nun “Bu Da Geçer Ya Hu” oyununda hem gazeteci rolünü oynamak hem de Anadolu Ateşi’nde dans etmek zorlu bir deneyim olmalı.
Bu süreçte tabii ki en çok zorlandığım konu da bu. İkisi de profesyonel bir iş, ikisi de bana hem kariyer hem de sosyal anlamda oldukça katkı sağlıyor. Bu sene dans hayatımın 12. , Anadolu Ateşi’ndeki 7. yılım. Dans etmek kendimi bulmamı ve keşfetmemi sağlıyor. Tiyatro ise çok başka bir deneyim oldu benim için. Küçüklüğümden beri sahnede dans ederek yer alırken şimdi bir karakteri ortaya koymaya çalışmak bana çok başka beceriler kazandırmaya başladığını düşünüyorum. Özellikle sosyal çevre açısından. Tabii ki dansta da belli bir karakter ortaya koyulması gerekiyor ancak tiyatroda kendi karakterinin çok başka şekilde sahiplenildiğini fark ettim. Zaman zaman oyunlarla dans provaları, oyunlarla dans gösterileri doğal olarak çakışıyor. İkisi arasında seçim yapmak zorunda kalmak beni psikolojik olarak, arka arkaya gelen provalar ve gösterilerse beni fiziksel olarak yoruyor. Ama günün sonunda sevdiğim ve keyif aldığım işleri yapıyorum. Bunu bildikten sonra benim için yorgunluğun hiçbir önemi yok.
–Sahne önündeki performanslarınızın yanı sıra, sahne arkasında yaşadığınız unutulmaz anıları paylaşabilir misiniz?
Sahne arkaları oldukça eğlenceli vakit geçirdiğimiz bir yer. Artık oyuna o kadar adapte olduk ki aramızda sürekli oyunlarla ilgili şakalar, replikler ve sahne üzerinde yaşanan komik anların konuları dönüyor. Sahneden sahneye de işin rengi değişiyor tabii. Her seferinde başka sahnede oynamak da başka anılar yaşamamıza sebep oluyor. Kulisler olsun, çıkışlar girişler, dekor değişimleri olsun oyunun sahne önü ve arkasında her türlü çok gülerken ve çok eğlenirken buluyorum kendimi.
–Sahne sanatlarına olan tutkunuz nereden geliyor? Hem tiyatro hem de dansla nasıl tanıştınız?
Henüz anne karnındayken müziğe ve şarkılara duyarlı bir bebekmişim. Küçükken annemlere evde sayısız konser ve dans gösterisi vermişim. İzlediğim bir şeyi taklit edebilme becerimi de kendi başıma geliştirmişim. Saatlerce televizyonun başından kalkmadan Shakira’nın bir konser videosunu izledikten sonra birebir aynısını yapabilmişim. Yani anlayacağınız, hayatımda dans, hareket ve şarkı olmadan bir saniye geçirmedim. Bu da tabii ki sahneye ve dansa olan tutkumun başlangıcıydı. Tiyatroya olan ilgim ise kendini sahnede oyunculuk yapmanın ve sözel olarak ifade etmenin de eğlenceli olabileceğini düşündüğüm zaman başladı. Son 2 yıldır tiyatro hayatımın bir parçası. Umarım ilerde okulu kazanıp meslek olarak yapma şansı yakalarım.
–Gelecek projeleriniz hakkında bize biraz bilgi verebilir misiniz? Sizi neler bekliyor?
Açıkçası hiç bir fikrim yok. Her şey çok anında gelişiyor. Hayatta karşıma bazı fırsatlar çıkıyor ve bana da bu fırsatları elimden geldiğince değerlendirmek düşüyor. “Bu Da Geçer Ya Hu” oyunu benim için çok büyük bir fırsattı. Bu fırsatı değerlendirebilme şansı bulduğum için çok ama çok mutluyum. Hayalim ilerde bir tiyatro bölümünü bitirip çeşitli projelerde ve oyunlarda yer almak.
–Son olarak tiyatro severlere neler söylemek istersiniz?
Tiyatroda oynamanın yanı sıra izleyici olmanın da çok önemli bir şey olduğunu düşünüyorum. Çünkü biz sanatçılar günün sonunda seyirci karşısına çıkıyoruz ve amacımız karşıdaki insanları anlattığımız hikayenin ya da olayın içine almak, onları eğlendirmek oluyor. Bu nedenle tiyatroyu sevmenin, izlemenin olayı oynamaktan çok çok daha başka bence. Farklı bakış açıları kazandırıyor. Farklı hikayeler öğretiyor. Tiyatroyu ve sahne sanatlarını seven insanlar bana göre hayatta hep 1-0 öndeler. Sanat insanlara bambaşka kapılar açıyor, bambaşka konular üzerinde düşünmeyi sağlıyor. Yeri geldiğinde kahkahalara boğuluyor, yeri geldiğinde duygulandırıyor. İnsanları özgürleştiriyor. Kendi olmalarını sağlıyor.
İlk yorum yapan siz olun